Hayatımı yaşanmaya değer kılan ne ve kim varsa hepsinden bağımsız bir zamanın içindeyim şimdi. Çünkü artık canlı ve cansız olan ne varsa hepsinin ölümlü olduğunu biliyorum. Bunları düşününce doğada inatla yıllarca ve yıllarca yok olmayan tek şeyin plastik olması fikri bile insanı delirtmez de ne yapar? İşte sırf bu plastik meselesi yüzünden delirmenin eşiğinde bile duruyor olabilirim. Şu durumda, hani lütuf buyurur da bir kaç dakika üzerine düşünürseniz, halimi belki bir parça olsun anlayışla karşılayabileceğinizi umut ediyorum Sayın Bayım.
Şimdi söyleyin bana hayat bizimle dalga geçmiyorsa ne yapıyor olabilir canım efendim? En sevdiklerin kurtların böceklerin akşam yemeği olurken iğrenç bir plastik şişenin orada öylece durup durması dünyadaki en komik şeylerden biri gibi gelmiyor mu size de? Sakın ola bana dünyanın düzeninden, işlerin böyle yürüdüğünden, kabullenmekten başka çare olmadığından ve dahi pek çok şeyden söz etmeye kalkmayın. Normal güneşli günlerde sizin gibi düşünen ve hatta diğer insanlara aynı şekilde teselli verdiğini sanma zavallığında bulunan ben, şu kurşuni iç karartıcı ve iç yakıcı günde sizin gibi düşünme normalliğini bir türlü gösteremiyorum. Göstermek de istemiyorum hani. Bu katmer katmer karanlık gök altında böyle, sadece bugün yani, kendi kederimle harman olmaktan başka bir isteğim yok. Herkesin hüzne bulanma hakkı var değil mi? Çamura bulanan bunca insan arasında benimki pek masum bir istek sayılamaz mı ne dersiniz?
İşte böyle canım efendim. Tatili kederime sarınıp uyuyarak geçirmeyi planlıyorum bugün. Ama sakın endişeye kapılmayın. Zira yarın sabah bu kederi anımsamayacağım bile. Eğer yeterince keder içerse insan, öyle bir sarhoş olur ki ayıldığında hiçbir şey anımsamaz. Bildiğiniz en sert içkiden bile etkilidir, garanti ederim. Zaten içtiğiniz o rakının üzerine dökmeyin bakayım içinizdeki efkarı sarhoş oluyor musunuz? Sudan farkı kalıyor mu aslan sütünün?
Haydi bakalım...
Fotoğraf: Dontcallmebetty
keder
YanıtlaSiltavada istavrit pişirmesini bilen ellere yakışır derim. onun doğup büyüdüğü evlerde nice kederli eller masaya, en leziz istarvit kızartmasını sürerdi. ve işte bu yüzden gülüm herkesin kendi kederi, tıpkı aynadaki yüzümüz gibi kendine benzerdi. kederi yargılamak, sende az güzel, bende daha çok yakışan gibi kip lerle lügatını sorgulamak, kimsenin haddine değildir elbet. keder insanın ilkel namusudur.yabandır. safrası alınmış inleyen kuru dallardır.
"namusuma dokunursan vururum seni" der içilen keder.
bu yüzden gel sen rakıyı ziyan etme, o memur işi, o akşamcı işi, işinin ehline, yani bana gönder gülüm. sen ki yaşayan, kanlı canlı, gülümserken kahkaha seslerinle o tependeki kara bulutlara dokunansın bilirmisin, sen ki en güzel kedersin. karanlığını istesen bir çırpıda aydınlık edensin.
ve bunun şahidi benim.
kederini bile sen gibi sevenim.
Rakı efkardan içilmez der bilenler. Bazen hüzne ve karanlığa sarılmak da iyi gelir ruha, yeter ki kararında bırakmayı bilsin insan.
YanıtlaSilsevdiklerini kaybetmek eminim çok zor, Allah sabır versin demekten başka bir şey gelmez elimden. onlar yokken bunlar neden var diye düşünmenin de sonu yok. düşün düşün çıldırır insan. dediğin gibi haksızlık olan çok şey var aslında dünyada :(
YanıtlaSilKARA KALEM: Bu güzel sözler üzerine edecek laf bulamadım. Sevgiyle öperim kocaman kalbinden...
YanıtlaSilSİS: Ah o kararı ayarlayabilsek...
ÇINAR: Düşündükçe çıldırmanın eşiğine geliyor insan. Neyse ki yaşama içgüdümüz hep galip geliyor.