Tüm hafta bazı günler öğle arası da dahil olmak üzere çalıştım. Hatta zaman zaman akşamları eve iş bile getirdim. Herhalde dünyayı olmasa bile çalıştığım yeri benim kurtaracağım gibi salakça bir fikre sahiptim. Oysa ne kurtulan oldu ne de ben kahraman. Elbette her zamanki gibi kendi hayat hikayemin kahramanı olmakla kaldım. Zaten diğer türlü kahramanlığa soyunacak ne halim ne de isteğim vardı. Benimki zorunlu bir hikaye kahramanlığıydı. Tıpkı diğer tüm insanların olduğu gibi.
Şimdi bu cumartesi sabahı tüm o koşturmacadan çıkmış ruhum hiçbir şey yapmak zorunda olmamanın, paniksiz ve acelesiz bir sabahın içinde sevinç çığlıkları atıyor. Uzun zaman bir yerde bağlı duran bir köpeğin birden salıverilmesi gibi ruhum da hangi yana koşsa bu uçsuz bucaksız özgürlüğün tadını nasıl çıkarsa bilemiyor. İnsan, dar zamanlarda hep şöyle planlar yapar: ah zamanım olsa arkadaşlarımı görsem, zamanım olsa peşpeşe filmler izlesem, tv karşısında tembellik etsem, nicedir birikmiş kitaplarmı okusam, ah hayır hayır uzun uzun uyusam hatta rüya bile görmesem, tüm o yorgunlukların acısını çıkarsam. Ama herşey bitince, öylece, ne yapsan bilemez bir biçimde kalakalıyorsun. Hele ki o karmaşaya, gürültüye alışmışsan özgürlüğün sessizliği sana ürkütücü bile geliyor.
Ben hiç bir zaman planlı programlı bir insanevladı olamadım. Ajandalarına gün gün, saat saat yapacakları işleri yazan insanlara hem şaşırdım hem de yaptıkları bana olanaksız gibi göründü. Tüm ajandalarım Ocak ayı ortasında bir yerlerde sonlandı ve ben yine on dakika sonra ne yapacağını kendisinin bile bilmediği birine dönüştüm. İşte bu yüzden de özgür olduğum bu tatil zamanında böyle ne yapsam bilemez bir halde kaldım. Gerçi çalışma zamanlarını bile planlamayan bir insanın tatil zamanlarını planlaması ne kadar olasılık dahilinde olabilir ki? Oysa zaman kendisine hiç yetmeyen insanlardanım ben. Ne okumak istediklerimi yetiştirebilirim, ne izlemek istediklerimi ne de görmek istediklerimi. Hiçbir zaman hiçbir şey yetişmez ve gece uykuya dalmadan önce saçma sapan planlar yapar saçma sapan sözler veririm kendime yarın daha planlı olacağıma dair. Ama hayır. Bu asla olmaz.
Her neyse. Bugün elimde kocaman bir gün var. Ve içimde de zaptedilmez bir coşku. Birazcık endişe. Günü verimsiz geçirmeye dair. Ama sanırım o endişeden kurtulup zamanı umursamadan ne istersem yapmalı. Tüm gün pencereden yağmuru izleyebilirim. Belki o kalın kitabı hiç yataktan çıkmadan okurum. Ya da üç beş filmi arda arda izlerim. Kimbilir biri ile kahve içer aptalca şakalar yapar onunkilere gülerim. Ve bu koca günün, zorunluluklardan kendini kurtarmış günün tadını sonuna kadar çıkarırım. Ta ki pazartesi gelip ruhumu ve zamanımı o ağaçta bağlı bulana değin.
RESİM: Norman Rockwell
Bazen lambadan bir cin çıksa ve sorsa: "dile benden ne dilersen" diye, ya çook fazladır dileklerim, bir taneye sığamam, ya da dileyecek bir şey bulamam.
YanıtlaSilAslında madem plân yapmayı sevmiyor ve son 10 dk.da şekilleniyorsunuz, tatil de son dakikada biçimlense, ne güzel olur.
Eskiden plânlıydım; şimdi çok daha az. "Hadi şimdi şunu şunu yapalım" demeleri sever oldum. Becerilebiliyor mu? Eh işte... Çok değil.
Ama ara ara hep istediğim ve ancak bir kez başarabildiğim bir dileğim var: dağ başına gitmek ve saati, cep telefonunu, hatta her cins iletişim aletini, gazeteyi, tv'yi, bilgisayarı unutmak, hayatımdan kısa süreliğine de olsa çıkarmak.
İyi tatiller :)
Bedenin köleliğine devam etse de ruhun hep özgür kalsın kedim.Aynı "elin İŞ-te gözün oynaşta" dedikleri gibi. Kediler hep özgürdür çünkü, sevgilerimle.
YanıtlaSilHayal kuran kimse ruhunu ve zamanını teslim etmez kimseye.. Nerede, ne şekilde olursa olsun hayalleri ve öyküleri gelir onunla...Burada paylaştığın herşey senin,okumadığın kitaplar, uyuyamadığın uykular senin..Peki zaman nerede?
YanıtlaSilDünkü yağmurda aynı şeyleri ben de yaşadım haa bir de plansızlık bence daha güzel kedicim, boş ver her şey dağınık kalsın :))
YanıtlaSil"plan yapmak hayal kurmaktır" demiş biri diyeceğim ama ben uydurdum şimdi.
YanıtlaSilMÜGE: Aslında belki de zaman geçtikçe şunu öğreniyoruzdur: ne kadar plan yaparsak yapalım hayat bizi pek takmıyor, yine bildiği gibi devam ediyor. Bu nedenle de o bize uymuyorsa biz ona uyum sağlayalım ki dengemiz bozulmasın diyoruzdur belki. Hani büyüklük bizde kalsın hesabı :)
YanıtlaSilSUFİ: Sorun da bu zaten. Ruh böyleyken bedenin esaretine hiç ama hiç tahammül edemiyor :)
BRAJESHWARİ: Evet bu kesinlikle doğru. Ama bazen öyle oluyor ki zamanımızla birlikte hayalleri de çalıyor bazı şeyler.
ÖZLEM: O dağınıklık nasıl iyi geldi anlatamam :)
GENİŞ ZAMANLAR: Plan yapmanın hayal kurmak olduğundan emin misin :)
Adınla hitap edeyim diye bakınırken, blog adına takılıp neredeyse sana "Aydan'cığım" falan diyecektim :)
YanıtlaSilNeyse...
Ben o kadar olumsuz ve kaderbaz bakmak istemiyorum açıkçası. Hayata söz geçirememek ya da ona uyum sağlamak adına değil, tam da tersine hayata kement atmak ve iple oynayabilmek adına plansızlıklara yönelmiş olabilirim(z). Hayatın dayattığı planlara bir naniktir, plansız yaşamak. Belki de ve bence...
plansız bir pazar olsun
xo
Adım Fulya Sevgili Müge :)
YanıtlaSilSöz ettiğim kaderci bir yaklaşım değil aslında. Hani şöyle derler, kaskatı durma ki rüzgar estiğinde kırılmayasın, esnek ol rüzgar estiğinde hafifçe yana yat böylece olduğun gibi kalır devam edebilirsin. Kadere sorgusuz teslim olmaktan yana değilim lakin bazen planlar akıl almaz bir biçimde değişikliğe uğruyor. Fakat biz aklımızda öyle bir kesinlik yaratmış oluyoruz ki hem öfkeden hem de hayalkırıklığından deliye dönüyoruz. Bu açıdan esneklik daha iyi bir yaşam ve huzur için şart belki de.
Sevgili Fulya,
YanıtlaSil(teşekkür ederim adını yazdığın için)
Tamamen hemfikirim işte şimdi :)
"Hadi o zaman ani bir plan yapıp, kahve içemeye gidelim"... diyebilmek isterdim :)
O kahveyi belki de hiç planlamadığımız bir zamanda içeriz Sevgili Mügeciğim :) Hayatın bazen öyle tatlı ballı süprizleri olur ya, bakarsın yapıverir bir tane :)
YanıtlaSilSevinirim :)
YanıtlaSil