Akdeniz sahili boyunca ilerleyen turuncu bir minibüs. Minibüsün içinde her biri, bir kız ve bir erkek çocuğa sahip iki aile. Tatil yapıyorlar. Akıllarına neresi eserse orada mola veriyor, neresini beğenirlerse orada denize giriyorlar. Çocuklardan ikisi onbir, biri on iki ve diğeri de onüç yaşında. Zaman eski zamanlar ve çocuklar şimdi zaman çocukları gibi herşeyden haberdar olan çocuklardan değiller. O yüzden de az önce babaları ile birlikte girdikleri sudan neden çıkarıldıklarını anlayamadılar. Suda bir kaç köylü çocuğu vardı kendileri ile birlikte. Çocuklarla hemen arkadaş oluvermişlerdi. Babaları da öyle. Kendi çocukları gibi konuşuyorlardı o çocuklarla. Onlara ailelerini sordukları o ana kadar güneş altında mavi su masmavi, çocuklar güleç ve babalar huzurluydu. Fakat sonra babalardan birinin sorusu üzerine köylü çocuklardan biri bir abladan söz etti. Kendi öz babasından hamile kalıp, o çocuğu doğuran bir abladan. Çocuklar anlatmaya devam ederken babalar kendi çocuklarını telaşla sudan kovdular. Belli ki o çocuğunun anlattığı hikayeyi duymalarını istemiyorlardı. Ama onüç yaşında olan anladı neler olduğu. Ya da anladığını sandı. Çünkü bir babanın kendi kızına tecavüzü anlaşılabilecek bir şey değildi.
Gazeteleri okurken aklıma geldi bütün bunlar. O mavi deniz, neşeli günler, o güzel mi güzel köylü çocukları, onların anlattıkları ve duyduklarımla yaşadığım şok. Tıpkı o gün ürperdiğim gibi ürperdim. İnsan aklın sınırlarını zorlayan şeylerle karşılaştığı anları anımsadığında yine o anı, aynı korkuyla, aynı dehşetle yaşıyor. Şimdi gazetelerde "alışılageldik" tecavüz haberleri duyduğun dehşeti asla törpülemiyor. Çünkü o dehşet tıpkı bir taş gibi içine oturmuş oluyor ve hiç bir rüzgar onu aşındıramıyor.
Geçenlerde biri bir tecavüz olayından söz ediyordu. Anlattıklarının ortasına denk geldiğim için sordum. "Biri birine tecavüz etmiş" dedi omuz silkerek yanında oturan. Beriki atıldı: "ama normal tecavüz" Nasıl normal tecavüzdü yani? "E canım bir adam bir kadına işte" dedi. Bunun adı artık normal tecavüz müydü? Kuracakları cümle üzerine düşünmeyen insanlara bayılıyordum. Böylece onların bilinçaltlarını rahatlıkla okuyabiliyordunuz. Bu iki sersem tecavüzü farkında bile olmadan sınıflandırmış ve bir adamın kendi kanından olmayan yabancı bir kadına tecavüzünü "normal tecavüz" diye adlandırmışlardı. Bu ikisi her gün gazetelerde babaların çocuklarına, bazı adamların kız ya da erkek çocuklara, bazılarının hayvanlara tecavüzünü okuyorlardı. Ve bütün bu korkunç öyküler arasında en az korkunç olanını "normal" diye sınıflıyorlardı. Demek ki hayat bize korkunç olanın daha korkuncunu sunsa, böylece yıllar geçse, biz hergün gazetelerden bunları okuyarak geçirsek günlerimizi, her akşam yemeğimizi yerken daha korkunç şeylere dehşet içinde baksak bugünümüzün korkunç olanı yarınımızın normal olanı haline gelecekti. Dünyanın haline ahlanıp vahlanan hepimiz bütün bunları zamanla normalleştirdikçe dünyanın başına gelen herşeyden az ya da çok sorumlu olmuyor muyduk?
Aklıma Nelson Algreen'in Altın Kollu Adam adlı kitabının başında yazdığı şu cümle geldi: "Anlıyor musunuz beyler? İşin dehşet saçan yanı, artık hiçbir şeyin dehşet saçmaması."
RESİM: Orest Kiprensky
Halimiz bu işte ne yazık ki... Alıntı cümleniz de müthiş. Benim de aklıma Bülent Ortaçgil'in "Normal" adlı şarkısı geldi. Ne diyordu: "Uf biri anlatsın nedir bu normal / Canım sıkıldı yoksa ben miyim anormal"
YanıtlaSilkelimenin kendisi anormalken bir de anormali işte.. çirkin çok çirkin denilebilir ama iğrenç kelimesine çok iğrenç denilmesi ne kadar saçmaysa bu da öyle olmuş. derler ki kedi yavrusunu yiyeceği zaman fareye benzetiverirmiş... kendi değerlerimizi yedik bir bir... metin üstündağ der ki "hiçbir değerin değeri yok ki, bu neyin katma değer vergisi"... değersizleştirdik değerlerimizi... kanıksadık kötülükleri malesef. kaleminize sağlık
YanıtlaSilGizli yasallık. Korkunç.
YanıtlaSilnormal cinayet, normal hırsızlık, normal dolandırıcılık...
YanıtlaSilMETİN: Bütün bunlar içinde "anormal" hissediyor olmak iyi bir şey bence. Çünkü, artık ciddi anlamda hiçbir şey dehşet saçmıyor.
YanıtlaSilERKAN BAL: Bana dünyanın bu hale gelmesinin tek sebebi insanların kötü olanı kanıksamış olmaları ve artık kıllarının kıpırdamıyor olması gibi geliyor. Alışmak bir anlamda acının üstesinden gelmek için zorunlu olduğumu bir şey belki ama bazı şeyler var ki biz alıştıkça herşey çürüyor.
KUNEGOND: Hem de ne korkunç!
ABİ: Zamanla bunlar da biliçaltlarında bu şekilde yerini alacak korkarım. Kötülük çok daha kötüleştikçe şimdinin korkuncu o zamanın normali olacak.
Vay be demek normal tecavüz budur işte yurdum insanının geldiği son durum kediciğim.
YanıtlaSilArtık tanım buymuş Özlem'ciğim. Bakalım tanımlar daha nasıl değişecek.
YanıtlaSilEvet herşeyi normal karşılamak üzere sistem geliştirilmiş.
YanıtlaSilÇok yazık, ne verilirse onu kabullenmek..
Tecavüzün ,cinayetin normalini mi öveceğiz?
Bu konu üzerine düşünürken; herşeyin çok ama çok hızlı olduğu gündemin sürekli değiştiği ve bu yüzden de insanların oturup bunlar üzerine ayrıntılı düşünme fırsatı bulup bulmadığını düşündüm. Ve elbette bir de vicdan faktörünü. Vicdan hıza karşı koyacak güce sahip değil mi dedim kendi kendime. görünüşe göre artık değil.
YanıtlaSilnormal olan,olması gereken "dürüstlük" erdem sayılıyor artık.normal nedir diye sorduğumda ardından bir soru daha geliyor "kime göre".
YanıtlaSilBu soru zaman zaman benim de kafamı karıştırır. Normal nedir ve kime göre normaldir. Fakat sanıyorum vicdan tektir. Bu yüzden de bellidir iyi ile kötü.
YanıtlaSil