03 Ocak 2010

KİTAPSEVERİN DÜŞLERİ


İnsan eğer hüzünsever bir ruha sahipse olmadık yerlerden, olmadık hüzün pınarları bulabiliyor. Bir pazar günü, yağmur camlara vuruyorken, bir battaniye altında kitap okuyan mahmur bir ruh, okuduğu satırlardan hareketle yazmaya küsmüş kaç yazar olduğuna, o yazarların unutulup gitmiş kitaplarına, o unutulmuş kitapların, kimse almadığı için, kağıt hamuru içinde yok olup gidişlerine dair bir senaryo yazıp bu senaryonun içinde,yüzlerini tam da seçemediği küskün yazarların omuzlarına elini koyup, beceremeyeceğini bile bile onları teselli ediyor aklı sıra.  Sonra kitabevlerine gidip, kıyıda köşede ne kadar kitap varsa onları karıştırmak, gerçek bir hazine olanları bir kaşif edasıyla toplamak ve evine getirmek istiyor. Satırları gözleriyle yudum yudum içtikten sonra, kaç insan varsa ulaşabileceği, o insanlara o kitabı öve öve bitirememenin, o insanları o kitabı almaya ikna etmenin yollarını kuruyor. Bunu elbette ancak gizli kalmış güzellikler için yapacağını, yazarının gelir geçer bir hevesinden gayrı bir şey olmayan, sıradan ve vasat kitaplar için asla yapmayacağının huzuru ile ikna ettiklerini kandırmamış olma ve bunun hem unutulmuş o yazar için hem de onun kitabının güzelliğinden mahrum kalmayacak olanlar için bir artı olacağı fikri ile gülümsüyor kendi kendine.


Bu mahmur ruh elindeki kitaba öylece bakarak kitapların dünyasına küçük bir yolculuk yapıyor yattığı yerden. Televizyon ve gazetelerde boy boy reklamları yapılan, okunduğunda  okuyana bir şey kazandırmaktan ziyade yazarının cebini dolduran, verdiği zarar sadece bundan ibaret olmakla kalmayıp, okur beğenisini oldukça aşağılara çeken kitapların varlığına hayretle bakıyor. Kimsenin bilmediği ve kimsenin bilmek için bir girişimde bulunmadığı kitapların nerelerde saklanıyor olduğunu merak ediyor. Adı bilinmediği için ve yeterince skandal malzemesine sahip olamadığı için küsüp giden ve sıradan yaşamlar süren yetenekli yazarları tutup kollarından çekiştirmek istiyor; "hadi ama çocuklar, küsmeyin, yazın. Bugün olmasa bile kadriniz bilinecek bir zaman." Evet onlara böyle demek istiyor. Mahmur ruh, elindeki kitabın sayfalarını çevirirken bir kez daha umutlanıyor sonra. Çamura gömülmüş keşfedilmeyi bekleyen altın parçalarının bir gün oyuncu bir çocuk tarafından bulunup, tüm mahallenin çocuklarının gözdesi olacağına dair delice umutlanıyor...

Fotoğraf: Booklover

6 yorum:

  1. seninle çay içmek istedim.
    -bu çayı bana lütfeder misiniz?
    :)

    YanıtlaSil
  2. iyi yazı , hoş ifade. tebrikler.

    YanıtlaSil
  3. merhaba.sonradan yazmayı bırakan ya da reddeden yazarlar için kullanılan bi terim varmış 'bartleby sendromu'moby dick'teki bi kahramanın adıymış aynı zamanda.şair pedro garfias aradığı bi sıfatı yıllarca bulamadığı için yazmayı bırakmış:)yıllarca aranılan bi sıfat bulunduğu için daha çok yazılsın temennisiyle.ha o küçük oyuncu çocuklara gelince,içimde bi yerlerde,bi gün hak ettiklerini ve hak edildiklerini mutlaka bulurlar ümidi var.ama bazen o ümidi taşımak bile ağır gelebiliyor.
    damdan düşer gibi mi oldu bilmiyorum,yani sizi okuyorum:)sevgiler.nilüfer

    YanıtlaSil
  4. Hayır damdan düşer gibi değil pek güzel oldu :) çok teşekkür ederim. Bartelby sendromunu hiç duymamıştım. Bu konuyu biraz araştıracağım sanırım merak ettim.

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...