"Hı hı" ve "evet"i bolca kullandığım bir sohbetin içindeydim. O konuşuyor ben dinliyordum. Şöyle diyordu: "Ah aslında öyle iyi niyetliyim ki ama insanlar beni anlamıyorlar. Gerçekten çok safım ben. İnan bana içimde hiç art niyet yok. Ama işte bilirsin bizim gibi insanların başına gelir ne gelirse. Ah şu iyi niyetimiz olmasa." Sonra anlattı da anlattı. O aslında X için elinden geleni yapmış ama X sözlerini yanlış anlamış. İşte dediği gibi iyi niyetinin belasını buluyormuş her vakit. Ama insanlar iyilikten anlamazlarmış. Falanmış filanmış.
Devamını dinlemedim. Evet hiç utanmadan gözünün içine baka baka başka şeyler düşündüm. Şöyle şeyler: Bir insan nasıl kendini böyle tanımlardı ki? İyi niyetli, saf ve içinde sevgiden başka birşey olmayan. Ben kendi hesabıma utanırdım böyle bir cümle kurmaya. Artı pür-i pak değildik ki hiç birimiz. Ne yani hiç mi kimseyi kıskanmazdı bu insanlar ya da hiç akıllarından birinin belasını bulması geçmezdi? Hiç küfürü basmazlar mıydı birilerinin arkasından? Bu insan doğasına aykırıydı bir kere. Etrafta sevgi kelebekleri dolanıp dursalar da kanatlarının altından görünürdü aslında çürük, paslı ve kirli yanları. Bu iyi niyetli sevgi kelebekleri bu cümleleri kurarken hepimizi aptal mı sanıyorlardı acaba? Mesela şu kadın bana ne kadar iyi niyetli olduğunu kendini paralarcasına ispatlamaya çalışırken benim şüpheyle bakan gözlerimi ya da kalkmış kaşlarımı, inanmaz bir edayla kıvrılmış dudaklarımı görmüyor muydu? Görüp kendini bu kadar göklere çıkardığı için durması gerektiğini farketmiyor muydu? Etmiyordu demek ki devam etti. Belki yarım saat belki de daha fazla onun ne kadar iyi yürekli biri olduğuna ikna edilmeye çalışıldım çünkü.
Bir süre sonra ayıp olmasın diye silkelendim ve dinlemeye başladım yeniden. Bu kez her nasıl olmuşsa konuyu aşka, kırılmış kalbine getirmişti. Öyle ya bu iyi niyetliler çoğu kez kalbi kırık, sevgili kazığından muzdarip, çılgınca sevmiş ama sevilmemiş, bir türlü küllenmeyen aşkın acısından muzdarip olurlardı. Elbette bu da iyi niyetlerinin bedeliydi. Hep bedel öderdi bunlar. Çünkü onlar iyi, insanlar çok ama çok kötüydü.
Yine aklım başka taraflara gitti. Dinlemesem de olurdu çünkü ne anlatacağını adım gibi biliyordum. Kötü adam zavallı kadın hikayesini kimbilir kaç defa, kaç farklı ağızdan dinlemiştim. Kızdım kadına. Yıllar önce geçip gitmiş bir aşk acısını hala peşinden sürükleyip böyle mızıldandığı için çok fena kızdım. Tamam adam berbat biri olabilirdi. Kadın ise melek. Böyle olsa bile berbat biri için bu kadar sızlanmanın alemi neydi ki? Unut gitsin. Anlattıkça daha da çok hatırlayıp daha da acı çekeceğine hak ettiğini ver ve o sanki hiç olmamış gibi unut.
"İşte böyle hayatım" dedi. Bitirdiğine sevindim. Ve sanki hafiflemiş gibi gitti. Muhtemelen benim dinlemediğim o şeyleri anlatırken üstünden yük kalkmıştı. "Neyse" dedim işime döndüm. Ve "ben iyiyim, iyi niyetliyim, inan içimde hiç kötülük yok" diyenlerin bana hiç ama hiç inandırıcı gelmediğini, gerçekten iyi olsalar bunu söylemekten utanacaklarını düşündüm. O nedenle "ben iyi biri değilim kötüyüm" diyenlere çok ama çok saygı duyduğumu, çünkü o insanların aslında gerçekten iyi insanlar olduğunu, zamanında yaptıkları hataları farkedip bu hatalardan pişmanlık duyduklarını, vicdan sahibi olduklarını, en azından kendilerini övmenin anlamsız olduğunu çünkü sen ne söylersen söyle davranışlarından bir şekilde kendini, aslını ele vereceğini bilecek kadar akıllı olduklarını farkettim. Ve ne yazık ki kendine iyi niyetli diyen ve diğerlerini buna ikna etmek için paralananların, "yok ben iyi biri değilim, kötüyüm" diyenlerden daha da fazla olduğunu da...
Fotoğraf: Life
Ben de bu tiplerle karşılaştığımda ayıp olmasın diye içinde bol "hı hı" geçen dinleme numaralarına dalıyordum. Ama bir süre sonra bundan çok sıkıldığımı ve asıl ayıp edenin karşımdaki olduğunu düşünmeye başladım. Artık pat diye alakasız bir konuyla araya girip susturma uzmanı oldum bu "iyi niyetlileri"!! :) Ya da bu tiplerin duymaktan hiç hoşlanmadıkları yorumlar yapıyorum. Yani "gerçekçi" yorumlar! Feci bozuluyorlar ve muhtemelen o an benden hiç hoşlanmıyorlar.. :)
YanıtlaSilNeyse sonuç olarak çok güzel bir yazı olmuş.. Bayıldım.. Ellerine sağlık..
Selam, yazini zevkle okudum..
YanıtlaSilBir düşünürün özlü sözü geldi aklıma " Cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla süslenmiştir"
Bizi cehenneme götüren yakınlarımız dostlarımız arkadaşlarımız hep 'iyi'niyetlidirler.. niyetlerinden şüphelenmemizi istemezler...
Evde anamız,babamız,kardeşimiz.. Okulda öğretmenlerimiz.. askerde üstlerimiz.. camide tekkede hocalar devrişler..Ve tüm devlet erkanı.. hep (iyi) niyetlidirler..
İyi niyetliler arasından Hüseyin Üzmezler çıkmıştır..Devlet adamları çıkmıştır.. (anamızı bellemeğe hazır) bu iyiniyet komutanlarının emirleriyle ölüme koşarız.. bu sahte cennet uğruna yapmayacağımız yok gibidir..ç
iyi niyetinden şühe duyup sorgulamağa başaladığınızda ise HAİN damgasını yer bir köşeye itilirsiniz..
Nazım Hikmet gibi nice "Vatan Hainleri" böylesi iyi niyetli insan görüntüsündekileri sorguladığı için, vatan hasretiyle ölme onuruna erişmiş değil midir?
sevgiylekal
İMGE: Gerçekçi yorumlar aslında onları uzaklaştırmanın çok iyi bir yolu ama inan bana bazen öyle beziyorum ki onlarla uğraşacak halim kalmıyor. Zaten çoğu zaman gözlerinin içine baka baka başka dünyalara dalıp gidiyorum :) Çünkü hepsi aynı şeylerden muzdarip.
YanıtlaSilVOLKAN: Doğru bir laf bu: "cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir." Ve ne yazık ki iyi niyet lafı çoğu zaman güzel bir maskedir. Pek çoğu da bu maskeyi gerçek gibi görme eğilimindedir. Belki de herkesin iyi niyete gerçek iyi niyete özlemi vardır. Kimbilir?
Volkan Kemal kardeşime gönülden katılıyorum...
YanıtlaSilsorguladığında hain olursun...
diğer taraftan anlattığın klişe insan tipleri ilişkilerinde kendilerinin melek olduğundan bahseder durur...
oysa hiç bir ilişkide sorun tek taraflı değildir.
bir adamın karısını ya da bir kadının kocasını aldatması gibi uç örneklerde bile aldatılan tarafın hiç suçu olmadığını bana kimse anlatmasın. bunun MÜMKÜNÜ YOK...
kimse melek değil be abim...
Kedicim, insanin kendini tanimasi, kendi gercekleriyle yüzlesmesi cok zor, onun icin cogumuz kendimizi melek, baskalarini kötü olarak görmeyi seciyoruz, cünkü bu en kolayi.
YanıtlaSilCok güzel bir yaziydi, cok tesekkürler kedim:))
Sevgilerimle
Annem hep bırak senin iyiliğini insanlar söylesin sen insanlara defolu yönlerini anlat der. Biz böyle büyüdük ve zararını görmedik hani. Bu tarz muhabbetler hepimizin hayatında dönüp dolanıyor, herkes iyiyse kim kötü. Bunun bir ölçütü varmı acaba ?..
YanıtlaSilKus; kus; kus!
YanıtlaSilABİ: Kendine iyi niyetli deyip öyle kabul etmenin bir başka yanı daha var: hiç bir zaman hatanı görmezsin. Çünkü o kadar eminsindir ki kendinden suçu hep başkasının üzerine atarsın. Onları zalim kendini kurban olarak görürsün. İşte bu yüzden de hiç bir zaman insanlarla sorunlarını çözümleyemezsin. Kimse melek değil kimse saf değil. İnsan kusurlu kusurlu olmasına ya bir de bunun farkında olsa.
YanıtlaSilBELGİN: İnsanın kendi hatalarını görmesi elbette çok zor ama kendini de böyle herşeyden soyutlayıp pür iyi niyet olarak görmesi korkunç bir narsiszm gibi geliyor bana. Oysa imkansız bu. Olasılıksız.
OWL: İşte o defolarını anlatanları severim ben. elbet yeri geldikçe kendisiyle hafifçe alay ederek anlatanları. Bazıları da kendisini yerden yere vurur, öyle aşağılar ki onlar da pek dayanılır türden değiller. Sanırım orta noktayı bulmak zorlaşıyor bazen bizler için. Uçlara doğru kayıyoruz zaman zamanç
ADSIZ: Kusayım mı?
Sevgi pıtırcığı insanlara inanmıyorum herkesin sevdiği ve de sevmediği geçindiği ya da asla geçinemeyeceği insanlar vardır. Herkesle ballım güllüm olanlar bende tehlike sinyalleri çaldırtıyor :))
YanıtlaSilVallahi benim onlara alerjim var, uzak durmak için elimden geleni yapıyorum :)
YanıtlaSilAynen!
YanıtlaSilBu tiplerin fikri yokmuş gibi geliyor bana.
Konuşacak konuları olmadığı için sürekli kendilerinden bahseden sevgi kelebeklerine hiç tahammülüm yok. Zaten sevgi kelebeklerine tahammülüm yok. Sen git kardeşim sevgi kelebekliğini sevgiline yap ne biliyim, kocana yap, bana gelme yani...
Hele aşk acısı muhabbetlerine hiç gelemiyorum. "Kırık kalplerin Oya ablası" hiç olmadım, olmam da... Zaten insanları zor seviyorum, bunları hiç sevmiyorum... O tiplerin "hayır demeyi bi türlü beceremiyorum" gibi dertleri de vardır, e benim öyle bir derdim yok. Gayet beceriyorum, "git başkasına vıyıldan, işim gücüm var benim" diyiveriyorum. Onlar iyi niyetli ya bozulmazlar nasılsa...
Neden insanlar kendilerini bu şekilde kanıtlamm gereği duyarlr acaba?
YanıtlaSilKendi eksiklerini kapatmak için mi?
MUGEMMELL: Evet evet onların bir de "ah tatlım hayır diyemiyorum" bir türlü diye bir dertleri vardır. Her halleriyle fena halde sıkıcılar yani.
YanıtlaSilÖZLEM: Büyük ihtimalle...
Evet kus! Bu arada hic degismiyorsun.
YanıtlaSilDemek değişmediğimi bilecek kadar beni yakından tanıyan birisini sayın ADSIZ :)
YanıtlaSilçok tanıdık geldi bu yazın bana :) Her gün etrafıma bakıp da bunları içimden geçirdiğim insan sayısı o kadar çok ki. Çevremdekiler o kadar iyi niyetli ve saf insanlar ki (!) herkesi kendileri gibi görüp canim cicim diye yaklasiyorlar. ondan sonra da başlarına ne gelirse hep bu iyiliklerine yoruyorlar. Herkes kötü, sadece onlar iyi, onlar saf. o yüzden de herkes onların canini acitabiliyor.
YanıtlaSilbir laf vardır, kendini anlatma, birak karsindaki seni anlatsin diye. cok dogru ve guzel buluyorum bu lafi. bak sabah sabah yaram desildi sanki :))
Benim anlamadığım madem herkes bu kadar iyi niyetli o zaman neden bu kadar kötülük var :)
YanıtlaSil:) bi de şu var:
YanıtlaSil-en sevmediğiniz huyunuz?
-üüü... çok iyi niyetliyim.
Ben bu cevabı duyunca ister istemez alaycı bir gülümseme beliriyor dudaklarımda :)
YanıtlaSilözür
YanıtlaSilNe için özür? Özür dilemeniz için öyle söylemedim. Sadece kim olduğunuzu bilmediğim için beni yakından tanıyıp tanımadığınızı anlamaya çalışıyordum. Yoksa özür dilenecek birşey yok :)
YanıtlaSilDoğru tespit, yalın, akıcı bir anlatım. Yazılarınıza bayıldım.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
YanıtlaSilkööötüyüm ben kö-tü-yümmmmm rım rım rımmmmmm....
YanıtlaSil:) bu bir itiraf mı :)
YanıtlaSil