Önümden yürüyüp gitti. Çantasına bakakaldım. Küçük, boncuklu, beyaz bir çanta taşıyordu. Gövdesi, boşluktan içe çökmüştü. İçimi bir acıma duygusu kapladı. Sonrasında ise bir şaşkınlık. Neden, yoksun olduğu için çantasının böyle boş olduğunu düşünmüştüm ki? O birşeylere sahip olmadığı için değil, gereksinim duymadığı için böyle bir çantayı tercih ediyor olamaz mıydı yani? Pekala olabilirdi.
Onun çantasında muhtemelen bir nüfus cüzdanı, biraz bozukluk, bir ya da iki banknot belki bir cep telefonu vardı. Bizim çantalarımız ise abuk sabuk pek çok şeyle dolup taşıyordu. Cep telefonu, ki bazılarımız iki tane taşıyordu, fotoğraf makinesi, kalemler, kitaplar, küçük bir defter, ne yapacağımızı bilemediğimiz kredi kartlarıyla dolu cüzdanlar, unutmamak için notlar alınmış ya da telefon numaraları yazılmış kağıt parçaları, kredi kartı dökümleri, faturalar, hesap makinesi, saçma sapan makyaj malzemeleri, parfüm şişeleri, her an fikir değiştirip saçımızı farklı modele sokmak istersek diye tokalar, daha ileri gidenlerimizin çantasında sanki her an bir yere taşınıverecekmiş gibi bir sürü ıvır zıvır. Kimdi asıl acınacak olan? Bu sade yaşayan kadın mı yoksa gerekli gereksiz herşeyi yük edinen bizler mi?
"Bir kadının çantası aslında aklının içini yansıtır." demişti biri bana. Eğer bu doğruysa çoğumuzun kafası karmakarışık olmalıydı. Bazılarımızınki de, ki onlar akıllı olanlardı, bu kadınınki gibi sade ve netti. Biz bavul gibi çantalarımızda aradığımızı bulamazken o kadın çantasını açtığı an içinde ne olduğunu görüyor olmalıydı. Bir nüfus cüzdanı, bir kaç banknot, biraz bozukluk ve bir de cep telefonu. Dolmuşa bindiğinde hemen bozuk parasını uzatanlardandı o. Telefonu çaldığında telaşsızca açanlardan ve nüfus cüzdanını uzatması gerektiğinde bir çırpıda bulanlardandı. Böyle birinin aklı da çantası gibi sade ve sakin olmalıydı.
Biz ise telefonumuz çaldığında çantamızın altını üstüne getirmek zorundaydık. Telefonu bulana kadar saç fırçasından kağıtlara varana kadar herşeyi masanın üzerine döküp saçmak zorunda kalan ve bütün bu gereksiz telaş sonucunda telefonu açanlardandık. Bütün bu koca çantalıları düşünüp o kadının gözünden baktım. Asıl o bize acıyor olmalıydı bunca kalabalık yaşadığımız ve bu kalabalıkta ihtiyaç duyduğumuz an aradıklarımızı bulamadığımız için. Makyajsız yüzünde hafif bir tebessüm oluşuyordu muhtemelen aradığını bulmak için çantasını döküp saçanları gördükçe. O sade hayatın içinde şaşkın şaşkın neden bunca yükü sırtlandığımızı hiç ama hiç anlayamıyor olmalıydı. Haksız mıydı?
Fotoğraf: Life
Haklıydı belki...
YanıtlaSilVe onun tercihiydi elbette,daha özgüvenli,küçük ama etkili,
özgürlük simgesi minicik bir çanta...
Ama bence esas olan şuydu ki; çocuğu da yoktu onun...Anne olsaydı eğer, bilirdi,
'tam techizatlı'gezmeyi ve bir dünya eşya taşıması gerektiğini:)
Ama anne çantası tamamen farklı :) O zorunluluktan büyüyen bir çanta. Kimse onun içindekileri gereksiz şeyler ve yük olarak göremez. En azından ben öyle görmüyorum. Zaten o koca çantalar da anneliğin fedakarlık olduğunun sembolü değil mi?
YanıtlaSilçantalar, evler, dolaplar, akıllar hep böyle dolu, tıka basa...
YanıtlaSilinsan kendini kaybediyor aralarında :)
sadeleşmek rahatlatıcı.
"less is more" bu akıma kapılmalı.
Bir becerebilsek sadeleşmeyi...
YanıtlaSilçantanın içinde neler var diye bir mim vardı bir aralar, onu hatırladım yazınla :) gördüğüm fotoğraflar aklıma geldi. kimisi hakkaten çok karışık, kimiyse sade. zaman zaman değişiyor benimki. bu da ruh halimin sürekli değiştiğini ifade ediyor olsa gerek :))
YanıtlaSilVallahi benim çantam tam düzenlediğim dediğim anda daha da karışıyor. Fazlalıkların hepsini attıktan sonra daha da gereksizini içine doldurmuş oluyorum. Zaten kafamın içine yaptığım da bunun aynısı :)
YanıtlaSilÇantasında acilen ihtiyacı olduğunda lazım olabilecek herşeyi bulunduranlardanım ben, ateş düşürücü dahil :) biraz karışık ve oldukça büyük çantam, ama olsun. Her an birilerinin ihtiyacı olabilir. Biliyor musun sevgili kedi, bence özgür olduğu kadar da umursamaz biri o. Sadece kendi ihtiyacını düşünen biri...
YanıtlaSilYazmaya başlarken böyle bir şey demeyi planlamamıştım, ama yazının sonunda kendiliğinden geldi :)
Şimdi düşündüm de İpek her birimiz nasıl da farklı yorumlayabiliyoruz olup biteni. Görünen tekmiş gibi ama aslında bin tane açılımı var kafamızın içinde. Ve hayatın bu "herşey olabilir" halini seviyorum :)
YanıtlaSilKedim, ben cantasiz gezenlerdenim:)) Eee o zaman ben hangi kategoridenim, himmmm düsünmem lazim:))
YanıtlaSilHaklıydı bence...
YanıtlaSilDemişsin ya aklının içini yansıtır diye, kafam oraya takıldı benim.
Hiçbir zaman çantam düzenli olamadı, küçük de olsa boyutu büyük de olsa.
Hep içine bir şeyleri tıkıp, dolmuşta parasını en son çıkaran oldum ben galiba8-)
Naparsın ki bazı şeyleri düzenlemeye çalışsan da olmuyor, dağınıksan dağınıksın, karmaşıksan karmaşık.
Tıpki zihnin gibi, bir karıştı mı zor toparlanıyor...
Sanırım "Dolmuşa bindiğinde hemen bozuk parasını uzatanlardandı o." kadın benim.
YanıtlaSilÇantam büyük olsa da hep düzenli tutuyorum.
kimisi sevmez ama ben Serdar Turgut'un yazılarına pek güler(d)im.
YanıtlaSilKarısı Rana ile ilgili hikayeleri anlatırken sanırım şöyle cümleler yazmıştı.
"Dikkatli bir göz, karısının çantasında Ebola virüsünü bile keşfedebilir. Zaman zaman Rana bir şey istediğinde çantasından, kolumu içine sokmaya korktuğum oluyor. Sanki Kara Delik beni oradan çekecekmiş gibi hissediyorum."
Haklıydı bence.:)
Ben hiç bir zaman düzenli çanta kullanacısı olamadım ki :)
YanıtlaSilben, anne olmadığım halde, çantamda plastik kaşık taşıyacak kadar tuhaflaşmıştım bir dönem.geçen hafta bana hediye edilen çantanın için egereksiz bir şey koymamaya kara verdim evet, neredeyse boş kocaman bir çantam var benim de. içinde bir telefon, bir cüzdan, bir ajanda, bir gözlük kabı ve anahtalık bulunan. a bir de kalem!
YanıtlaSilmerak ettim şimdi başkaları da benim çantamı görünce sizin gibi düşünmüş müdür acaba, dolduramamışım içini diye???
:)
Kedi kardeş, şeytanın gör dediğini görmeyi, sayfalara yaymayı sürdürüyorsun.. iyi ediyorsun..
YanıtlaSil"Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz"
Kişinin aynası gibi,
çantasının içidir kişinin içi; kusura bakılmaz...:-)
Artık, sadece kadınlar değil, erkekler de çanta taşır oldu.. ayakkabılarının, elbiselerinin modeline, rengine uymasa bile, torba cinsi de olsa içine ıvır zıvır tıkıştırılan yedek birşey taşır olduk. oldum..iyi mi..hele bisikletle sahil, nehir kenarına gezintiye çıkarken..su dahil, mobile telefon, radyo, kamera, çakı vs gibi olmaz olmazları yanımda taşımayı adet edindim edineli.. bu adetin yaygınlaştığını gözlemledim...
Tüketim toplumunun bir parçası olmayı sürdürüyoruz her halimizle..
BELGİN: Sen tüm yükten kurtulmuşsun o zaman. Ne mutlu bütün bundan arınana. Ben hala hamalıyım eşyanın :)
YanıtlaSilA.NUR: Ben de aynen senin gibiyim. Ne zaman toparlamaya kalkışsam daha da dağılıyorum :)
EFSA: Bunu hiç yapamadım ben. Ama sanırım sebebini biliyorum. Kendimi hep acele etmek zorunda hissettiğim için fena dağılıyorum.
ABİ: Vallahi enfes bir tanımlama. Bizim çantalarımız tam bir kara delik. Her an bizi ve etrafta ne varsa yutmaya hazır. Biz bile korkuyorken o çantalardan erkekler nasıl korkmasın :)
ÖZLEM: Ben de :)
BEZGİN TEKİR KEDİ: Belki de düşünmüşlerdir :) Çünkü herkes kocaman içi tıklım tıkış çantalar görmeye alışkın :)
VOLKAN: Biliyor musun Volkan bu saçma sapan gerekli gereksiz eşyalar yüzünden kendimi hamal gibi hissediyorum. Düşünüyorum da biz mi eşyaya hizmet ediyoruz yoksa eşya mı bize bazen karışıyor.
büyük-küçük demeden tüm çantalarımın içini savaş alanına çeviririm, anahtarımı asla tek atışta bulamam. en sonunda kocaman peluş inekli bi anahtarlık alıp tahta bi baykuşla horus'un gözünü ekledim, dev bi topak halini aldı, artık 2.dakikaya kalmadan buluyorum.
YanıtlaSilhayatımı düzene sokabilmek için nereme ne takmam gerek acaba?
anahtarlarda o yöntemi ben de denedim :) işe yarıyor yaramasına da bu sefer çanta daha bir kalabalık oluyor :) Bu yüzden vazgeçtim :)
YanıtlaSiluzun zamandır(Doğa doğduğundan beri) istesemde istemesemde küçük çanta takamıyorum, yaz tatilleri hariç ,o zaman sadece biraz bozukluk ve bir telefon alacak kadar küçük bir çanta da bana yetiyor.Belkide bu durumun gerçekten kafa karışıklığıyla alakası vardır. :)
YanıtlaSilNormal zamanda benim çantamdan herşey çıkabilir Doğanın çorabı tarak fotoğraf makinası su şeker......
yazarken yoruldum taşırkende yoruluyorum doğrusu.
Sonuç olarak bu durumda hep tatil olsa hep tatil olsa diyorum kendi adıma :)
sevgiler
Ben çantamın içine bakarken "of Fulya bu kadar eşya neyine gerek" diye söyleniyor olmama rağmen yine de herşeyi oradan oraya taşıyorum. Yok efendim lazım olurmuş da yok bilmem neymiş de. Halbuki hiç ama hiç lazım olmayacak şeyler sırtımın yükü. Azıcık aklım hafiflese çantam da hafifleyecek :)
YanıtlaSilşikayetler olsa da her zaman bir şişe suyumu, not defteri, gazete ve kitabı taşıyacak büyüklükte bir çanta olması tercihimdir genellikle...hepsi bir arada olmasa da suyum ve gazetemi isterim..Onları çanta olmadan da elinde tutabilirsin diyebilirsin belki ama çantada olması daha rahat ettirir beni.. :-)
YanıtlaSilGaliba çantalarımız biraz da nasıl yaşadığımızın göstergesi ha?
YanıtlaSilartık karmakarışık çantamı nasıl daha düzenli hale getirsem diye bakınırken senin bu enfes yazına denk geldim kedicim.akıl karmaşıklığı=çanta karışıklığı kuramına kesinlikle katılıyorum.ama yine de düzenli olsak ne güzel olurdu ya :(
YanıtlaSilBiliyor musun Delfina'cım ben aklım karışıkken ve bundan çok yorulmuşken hemen dağıttığım şeyleri toplamaya başlarım. Odamı mesela ya da çantamı çekmecelerimi. Sanki akıl dağınıklığını gidermek için bir yol göstermek gibi düşünürüm bunu. Belki zihne mesaj veriyordur :)
YanıtlaSil