Sabah. Kapı önü ve bu yaz gününe hiç mi hiç yakışmayan bir hüzün. Bu hüznü giyinmek yaz günü kalın bir şala sarınmaya benziyor. Bu kadar güneşli bir günde böyle durmak neyin, kimin eseri? Kimsenin değil. İnsan yine her zamanki gibi yalnızca kendinin cehennemi.
Gökyüzünün neden bu kadar soluk göründüğünü aklım almıyor. Oysa her sabah uyandığımda nasıl bu kadar mavi olduğunu aklım almazdı. Sorun içte. Gözde ya da gökte değil. Gök aynı gök ona bakan göz aynı göz ama içte kopan bir tel var. Hayatla bağlantıyı sağlayan, tüm bu saçmalıklara mantık uyduran merkezle bağlantıyı sağlayan o telde var sorun.
Takvimin gitmek zamanını gösterdiği günlerde gidememekten tüm bunlar. O tel de bu yüzden kopuk işte. İleriye atılıp gitmeye çalıştığım ama gidemediğim için koptu o tel. Biraz daha cesur olmalıydım. Olsaydım da keşke. Ne olacağını umursamadan, arkada kalana bir an bile dönüp bakmadan gidebilecek kadar cesur olsaydım. "Eh bu zamana kadar böyleydi, artık böyle olmasın" diyecek kadar, keşkelerin hepsini çöpe atacak kadar. Ama değilim.
Yaşlanıyorum artık. Yaşlanıyor ve cesaretimi yitiriyorum. Kimi bunun adına mantıklı olmak diyor ben tüm kurallara artık direnmemek teslim olmak diyorum. "Macera yirmili yaşlara yaraşır ben yirmileri geçtim" diyorum mesela sonra da tüm bu söylediklerim yüzünden kendi suratıma tükürüyorum. Gülüyorum kendi halime sonra. Çünkü başka ne yapacağımı bilmiyorum.
Fotoğraf: Life
sevgili kedi,
YanıtlaSilböyle anlarımda ben kendime baskı kurmadan hüznü fazla abartmadan yaşamayı tercih ediyorum.sonra senin ve benim gibi gitmek isteyipte zamanında gidemeyen pek çok insan olduğunu düşünüyorum.yalnız olmadığımı biliyorum.gökyüzüne baktığımda hiçbir şey hissetmeyecek kadar beni üzebilecek bir kişi buna değer mi diye soruyorum,zor oluyor cevabı bilsemde.değmez,ama gökyüzünü tekrar maviye çevirmeye çalışıyorum.o tel her koptuğunda ya da kopacak kadar aşındığında sıkı sıkı bir düğüm atmaya çalışıyorum.düğümler teli daha da güçlendiriyor galiba.kedi,yaş ilerledikçe hayatı daha da keyfini çıkararak yaşayan, bilgisini, tecrübesini de işin içine katıp hayatın ne kadar değerli olduğunu anlayıp buna göre yepyeni düzenler kuran insanlar var.demek ki yapılabiliyor,demek ki başarılabiliyor.biz niye o insanlardan olmayalım ki:))
Kedicim;Dalga boyun bozulmuş bence, frekansının ayarını iyi yapman lazım.Ben sana ip ucu vereyim ;99.o9 a ayarla...Ah kedicim az kaldı yatcan kalkcan yatcan kalkcan,bakcan ki gökyüzün yine masmavi..Sevgilerimle.
YanıtlaSilbu gibi durumlarda hemen üstada sarılıp "olsun gitmek istemek de güzel" diyoruz biz.. (bkz.züğürt tesellisi)
YanıtlaSilçöpe atamadığın "keşke"ler sen ne olduğunu anlamadan o kadar çoğalır ki, "iyi ki"lere yer kalmaz hayatında.
YanıtlaSilcesaret... 20li yaşlardaki cesaret değil cehalet aslında, bunu 30uma geldiğimde anlamamsa mucize mi salaklığım mı emin değilim. bakalım 40 dediğimde ne düşüneceğim... cesur olmaksa hepimizin hakkı. belki yaş ilerledikçe kaybetmeye korktuklarımız çoğalıyor ama, onlara sahip olmaya devam edebilmek için vazgeçtiklerimize değer mi?
yarın sabah gökyüzünü tekrar mavilere boyaman dileğiyle...
selamlar
Eminim ki sevgili kedi, eğer gidecek olsaydın,zaten giderdin, seni hiçbir şey tutamazdı. Demekki henüz vakti gelmemiş...
YanıtlaSilO gidişin bence de henüz vakti gelmemiş kediciğim, gitmek isteyeni kim tutar ki?
YanıtlaSilHayatında bilincinde olmak bu değil midir fulya abla...
YanıtlaSilHayata sürekli toz pembe bakmak, ona sırtımızı dönmektir bence. Tabiki ona baltığımız gibi görünür bize ama mücadele ve bilinçlilik ile bu süreci kırabiliriz. Sendeki bu korku fikrimce değişimi görememekten sanırım. Ama şunu belirteyim öncelikle yaşamda bir kurtuluşa ulaşabilmek için bilinçli olmak gerekiyor. Sen bunu kırmış bir insansın. Yaıyorsun, okuyorsun, okutuyorsun, mutluluğun yanında acıyıda yaşamında harmanlayıp altından kalkabiliyorsun. Bu açıdan ne yapacağını düşünme, sanat ile yaşamını aydınlatmaya devam et...
ufak kedinin düşüncesi bu.Sevgiler...
Ve bende sizin yazılarınızı çok seviyorum:)
YanıtlaSilSevgili kediciğim:) Yine keyifle okuduğum yazılarınız için...Emeğinize,yüreğinize ve ustaca kaleminize sağlık...
YanıtlaSilBam telimize dokunan o güzel yazılarınızla siz hep var olun, ve bize; Uzaktaki YAKIN olmaya devam edin...
Sağlıkla ve sevgiyle kalın...
esmir
Aynı şeylere bakıp farklı farklı şeyler gören kişiler olduğunu ne zaman öğrendik hatırlamıyorum bile ama artık aynı şeylere bakıp farklı duygulara kapıldığımı görüp ben de şaşırıyorum. Şaşıracak çok şey var daha, anlaşılan..
YanıtlaSilKeşke "iyi ki"ler olsa tüm hayatlarda...
YanıtlaSil20' li yaşların isyanı kalmıyor o zamanlar geçince haklısın. Kendine kızmana gerek yok, insan olgunlaşıyor ve zamanında hiç olmak istemediğimiz büyüklerimize benzemeye başlıyoruz.
YanıtlaSilyani artık zor, arkandakileri düşünmeden çekip gitmen. aman ha, yaşlılıktan falan değil, daha çok empati kurmaktan, kendini 2. plana atmış olmaktan v.s.
Bir yanımız “kalk gidelim”,
YanıtlaSilöbür yanımız “otur” diyor.
“Otur” diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira…
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu…
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz…
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler…
Bir çocuk daha doğurmalar…
Borçlara girmeler…
İşi büyütmeler…
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben…
Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki…
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
“Sırtında yumurta küfesi olmak” diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek…
Bütçe, zaman, keyif… Denk olsa.
Gün içinde mesela…
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma…
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.
Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun… İstemek de güzel.
Can Yücel
DALGAKIRAN:Sakinledikçe ben de öyle düşünüyor ve bunu uygulamaya karar veriyorum ama bazen öyle geliyor ki hayat üzerime üzerime kopup parçalanıvereceğim sanıyorum. O tel çok uzakta tutunamayacak kadar uzakta sanıyorum ama elbet öyle değil. Biraz düşünüş biçimimizi değiştirmekte fayda var sanki. Ya da başka çaremiz yok gibi.
YanıtlaSilSUFİ: Canım Sufi'm ben o ayarı yapmayı bilemiyorum galiba. Bende o sistem sarsıla sarsıla kendi kendine ayarlanmakla işliyor. Ama deneyeceğim. Bir yolunu bulacağım. Ve hep göğe bakacağım. Biliyorum bir gün yine şaşıracağım nasıl bu kadar mavi olduğuna.
FAHİMBEY: Üstad haklı. Gitmek istemek ve gitmek istediğinin farkında olmak bile güzel.
GEVEZE BAYKUŞ: Belki de haklısın bu yaşlarda insan kaybetmeye korktuğu çok fazla şey biriktiriyor. Ondan bu cesaretşni yitirmeler. Hele ki birileri üzülüp incinecekse cesarete veda ediyor insan. Kalakalıyor olduğu yerde.
İPEK: Belki de...
ÖZLEM: Herşeyin vakti zamanı var ya benim gidişimin vakti ne zaman?
LİBERTERKEDİ: Kedim benim teşekkür ederim. Ben biraz coşkumu yitirdim tüm sebebim bundandır. Ama onu bulurum diye umud ediyorum. Çok teşekkür ederim yeniden. Yanaklarından öperim.
BANU DURGUNLU: Çok teşekkür ederim :)
ESMİR:Çok teşekkür ederim :)
VLADİMİR: Biliyor musun ne yer ne gök ne de diğer insanlar... Bizi en çok şaşırtan yine kendimiziz.
AYSEMA: Keşke...
GEREKSİZ ADAM:Bu doğru. Belki de yaşamın büyümenin yetişkin olmanın kuralı budur. Bundan başka da yolun yoktur.
DERİN: İşte tam olarak hissettiğim bu benim. Ben de onun gibi her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim. Belki de baharda tıpkı doğanın yenileniyor olması gibi bizim de yenilenmek isteğimizden kaynaklanıyordur bu. kimbilir?