Sizin de zaman zaman şöyle bir hisse kapıldığınız olur mu: "Ben ve Diğerleri" Hayır, o Diğerleri dediğin bölümü küçümsemekten, onlara hınç beslemekten söz etmiyorum. O tamamen ayrı bir konu ki, bazı insanlar bazı insanlar için diğerleridir ve yine o bazı insanlar diğer bazı insanlar tarafından nefret edilmeyi hak ederler. Dediğim gibi o başka bir konu. Benim sözünü ettiğim şöyle birşey: Dünya ikiye bölünmüş de sen bir tarafında kalmışsın diğer tüm insanlar da öbür tarafında gibi. Ya da şunun gibi:
Mesela senin hiç bir kesinliğin yoktur. "Hangi tür müziği seversiniz hanımefendi?" sorusunu bile kesin bir dille yanıtlayamazsın. Öyle ya Orhan Gencebay'dan tut da Ella Fitzgerald'a kadar yayılabilirsin. Bütün bu çeşitlilik içinde bu soruyu "jazz" diye cevaplamanın ya da "halk müziği" demenin anlamsız olduğuna inanırsın. Dolmuşlarda ya da sokakta yürüyen insanların uzunca bir süre kulaklıklarından aynı müziğin beyinlerine akıp gitmesini yadırgarsın. Zaman zaman da gıpta edersin onların bu kesinliğine ki genellikle gıpta ettiğin zamanlarda "ben ve diğerleri" diye bir ayrım varmış gibi hissedersin. Nasıl bir duygu olduğunu merak edersin bu sevilenin kesin olma halinin. Hangi yazarı seversiniz, en sevdiğiniz film hangisi, ne tür filmlerden hoşlanırsınız, ne tür kitaplardan hoşlanırsınız, hangi gazeteyi tercih edersiniz falan filan gibi soruları net bir biçimde yanıtlar diğerleri. Sen sadece "hımmm şey aslında bilmem ki..." gibi mırıltılarla kalırsın. Çünkü sen bile bilmezsin ne zaman neyi sevebileceğini. İşin garibi, aklının içinde filmler, şarkılar, kitaplar, şiirler uçuşurken, sen birini seçmeye çalışıp bir türlü seçemez ve hepsinin ayrı bir yeri olduğunu düşünürken, karşıdaki seni aslında bunlarla uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan bu yüzden de bu soruları cevaplayamayan biri sanır. Önemli mi? Değil. O an kesinlikten yoksun olduğunun derdine düşen biri için karşıdakinin ne düşündüğünün ne önemi olabilir ki?
Mesela çoktan seçmeli soruları yanıtlarken çok zorlanırsın. Pek çok seçenek sana uyuyordur. Hep istersin ki bir F seçeneği olsun ve o F seçeneğinde "yukarıdakilerin hepsi" yazsın. Ama olmaz. Hepsini birden kucaklamaya çalışan hiç kabul görmez. Hayat kesinliği sever çünkü. Aklı duru ve net olanı sever. İşte bu yüzden A'lar, B'ler, C'ler ve D'lere bölünür herşey. Bir A, B, C ya da D olamadığına üzülürken herkesin F olduğu bir hayatın kaos mu yoksa huzur mu olacağına bir türlü karar veremezsin. Ve bütün bu F'lerle dolu bir hayatta yaşayıp yaşamamak istediğine...
Fotoğraf: Life
sabah sabah ne güzel ifade etmişsin sevgili pisi... hiç durma, yaz...
YanıtlaSildüşündüm de çoğu zaman (neredeyse hemen herzaman) bilmiyorum diye cevap veriyorum sorulara cevabı. bilmediğimden bir kısmı, diğerleri ise bildiğimi anlatmaktan üşenmekten, anlatacağımın anlaşılacağı ümidini çoktaaan yitirmiş olmaktan. öyle de olur böyle de şeklinde hep cevaplarım. kesinlik aydınlığına rağmen, benim belirsizlik, olabilirlik diyarım ise bi açık bi kapalı.
YanıtlaSilPESSOA: Teşekkür ederim :)
YanıtlaSilGUGUK KUŞU: Aklı hep net olan insanlara hem şaşırıyor hem de nasıl bir huzur içinde olduklarını hayal etmeye çalışıyorum. Öyle ya herşey net kesin ve belirli. Bu bir armağan mı ceza mı henüz karar veremedim ama rahatlık olduğu su götürmez.
selam
YanıtlaSilinsanı gruplara bölmenin, çarpmanın, çıkarmanın matematiksel açıdan bile mümkün olabileceğine pek inanmıyorum..hele davranış ve düşünüş biçimleri açısından böylesi bir netlik mümkün değil..hiçbir varlık homojen değil.. hele biyolojik açıdan incelenirse.. ara tonları hesaba katanlar için tabii ki..insanları katagorilere ayırmak, bölüp parçalayıp yönetmek isteyen yöneticilerin işine geldiği için bu bööööyle gelmişşş ve bööyyle gidiyor..
Kişisel olarak NET gözükmeğe çalışan insanların, aslınca çok karmaşık iç dünyalarını maskelemek üzere böylesi bir oyunu tercih edebilecekleri kanısındayım...(Emin değilim bak)
NET görünmek isteyenlerin huzurlu olabileceğini sanmıyorum..
Evrende hiçbirşey net değil..:-)
Göz ve sezilerimiz yanılsama içinde hep...
Yaşasın kaos..!
Ne güzel anlatmışsın. Ama aslında buna F olma durumu bile diyemeyiz sanırım. Çünkü sanırım o zaman yine ucundan kıyısından bile olsa bir kalıba sokmuş oluyoruz. Bildiğimiz, sevdiğimiz gibi yaşamak ne güzel.
YanıtlaSilAh, ve müzik. 'Ne dinlersin', sorusu. Cevap vermeye en çok zorlandığım, en nefret ettiğim soru.
Kedim, bilmem cok net olan insanlar gercekten huzurlu, mutlular mi, hic zannetmiyorum. Hayati güzel kilan bence degisiklik, cok cesitlilik:)
YanıtlaSilBu kadar kesin netlik, degisik seylere acik olmamalarindan ve görüs acilarinin cok SINIRLI olmasindan ileri geliyor bence.
Bunu ben, her gün bulgur pilavi yemeye benzetiyorum, düsünsene hayat boyunca cekilir mi:))
Sevgilerimle
VOLKAN: Benim de aklımın almadığı bu ya? İnsan düşünüldüğünde bu netlik mümkün değilken bazı adam ve kadınlar nasıl bu kadar kesinliğe netliğe sahipmiş gibi görünmeyi becerebiliyorlar? Bu bana imkansız gözüküyor.
YanıtlaSilBAD'LİK AMİRİ: Bazı sorular bana çok zor görünüyorlar. Ve o sorulara cevap veremediğim vakit sanki kendi kendime yabancıyım. Ne tuhaf değil mi insanın kendine dair soruları nasıl yanıtlayacağını bilememesi. Gerçekten tuhaf. Oysa sanırız ki kendimizi biliriz tanırız. Sürekli değişen biri kendini nasıl tanır ki? Zevklerimiz düşüncelerimiz sürekli değişiyor. Daha da kontrol dışı olanı duygularımız anlık olarak değişiyor. Netlik nasıl mümkün olabilir?
BELGİN:Evet bir de bu yanı var olayın. Kesinlik bizi sınırlıyor. Aklıma babamın bir anısı geldi. Bir yerde "ben meyve sevmem" demiş. O zaman canı istemediği için ısrar edilmesin diye söylemiş bu lafı. Ondan sonra onun önüne biri meyve koyacağı zaman yanındaki arkadaşları "o meyve sevmez" diye tabağını almışlar önünden :) Bu bir sınırlama değil mi? İnsanların yanında edilmiş cümleler kesinlik içerdiğinde etrafımıza bir daire çiziyorlar. Ve o daireden çıkamıyoruz. Sanki daha sonra fikir değiştirme hakkımız yokmuş gibi. Sanki o zamana dek sevmediğimiz birşeyi sonradan sevmeye hakkımız yokmuş gibi. O yüzden hep yarı açık bırakırım kapımı ben. Kesinlik içeren cümleler kurmamaya dikkat ederim. Kimse neyi sevip neyi sevmeyeceğime kara vermesin diye :)
evet, evet kesinlikle! böyle sabitlesem sevdiklerimi otlar ve diğerleri olacak sanki, ot da ben olacağım elbette... yok efendim yok, çeşni iyidir.
YanıtlaSilbayıldım ben yazıya. yorumum budur:)
YanıtlaSilAh şu hangi tür müzik dinlersin sorusu tam bir kabustur benim için. Bir zamanlar uzun uzun anlatmaya çalışırdım: Ruhumu dinlendirmek istediğimde Türk Sanat müziği dinlerim. Düşünmek istediğimde türkü ya da özgün müzik, dans etmek istediğimde pop, kafamı dağıtmak istediğimde rap... diye; ama o zaman müstehzi bir dudak büküşü görürdüm karşımda. Şimdi açıklamıyorum. Bazen kulaklığımdan yankılanan tınılara göre değerlendiriyorlar şimdi müzik zevkimi; ama ben yerine göre, "içime göre" her tür müziği dinlerim, bunu anlamıyorlar. Şu ya da bu, şucu ya da bucu olmaya o kadar alışmışlar ki birilerinin safında olmayınca damga yiyorsun adeta.Hatta; o nabza göre şerbet verir bile diyorlardır kim bilir? Tabii benimde aşılması imkansız sınırlarım ve çizgilerim vardır ama onların meseleleri gibi meselelerde değil. Çok mu uzattım ne? Yine içime tercüman olmuşsun da ondan Kediciğim, kusura bakma.
YanıtlaSilKendimizi kategorilere ayırmak yerine bir F olarak yaşasak hepimiz bu kavram kargaşından kurtulurduk herhalde. Ya da kendimizi A B C D ye hapsetmek zorunda kalmazdık. Küçük farklılıklar mı acaba bizi biz yapan, yoksa büyük harfler mi?
YanıtlaSilGEVEZE BAYKUŞ: :)))
YanıtlaSilÖZGÜR TURAN: Çok teşekkür ederim :)
ŞİRVAN: İnsanlar kısa yollardan birbirlerini kategorize etmeye bayılıyorlar. İnsan beyni sanki çok kesin çok netmiş gibi ve bu mümkünmüş gibi. Ben o yüzden hiç böyle sorular sormam. Sorana da çok ayrıntılı cevaplar verip ömür tüketmem :) Beni nasıl değerlendirdiği kendi bileceği iş :)
OWL: Bazen düşünüyorum da kendimizi hep "ben ve diğerleri" diye düşündüğümüz için mi böyle sorular soruyoruz. Hani kim bize benzer kim bizi anlar bulmak mı derdimiz. Ama bu tip sorular kategoriler bunun için hiç de iyi bir yol değil ki!