"Galiba biraz depresyondayım" diyor Cheyenne. Karısı Jane ise "Seninkisi can sıkıntısı, bunu depresyonla karıştırıyorsun" diye cevap veriyor. Sonrası Jane'den gelen bir iyi geceler öpücüğü ve Cheyenne'in yüzündeki "hiçbir şeyin anlamı yok" bakışı. Aynı bakış benim yüzümde de var son zamanlarda. Bu yüzden filmin afişinden gözümü alamıyorum. Sean Penn'in gözlerine bu kadar uzun süre kimse bakmış mıdır bilemiyorum tek bildiğim biraz daha bakmaya devam edersem ona ya umutsuz bir aşkla bağlanacağım ya da aynaya baktığımda kendi yüzüm yerine onun yüzünü göreceğim.
Filmleri ve kitapları öven ya da yeren hiçbir şeyi okumam. Çoğu zaman konularını da öyle. Bu konuda tek yaptığım önsezilerime güvenmektir zira birkaç istisna dışında beni asla yanıltmadılar. Bu filmde de aynı şey oldu. O yüzden bu kadar bekledim. Güzel olduğunu, onu seveceğimi ve gözümü kırpmadan izleyeceğimi biliyordum çünkü. Çoğu kitabı ve filmi neden merakla beklediğimi bilmem ama bunu biliyordum. Sebep yukarda sözünü ettiğim bakış. Biraz endişeli, biraz küskün, biraz ne yapacağını bilmeyen, biraz kendi içine bakıp orada kaybolan falan filan. Bir de filmin ismi var ki o zaten beni mıknatıs gibi kendine çeken bir isim. Zira neredeyse tüm zamanım Thoreau gibi Walden Gölü kıyısına bir kulübe yapıp orada herkesten her şeyden uzak yaşamayı hayal ederek geçiyor. Bir yabani miyim? Belki. Ama bence her şey bana fazla geliyor. İnsanlar, olup biten her şey saçma geliyor. Her zaman söylerim dünyayı bu kadar yakından takip etmek akla zarardır. Zira şu an yarı zarar görmüş aklımın kelimelerine bakıyorsunuz. Abartmıyorum. Deliliğin eşiğinde duruyorum. Korkmayın, ben korkmuyorum.
Onun gibi sakin ve umursamaz konuşabilmek istiyorum aslına bakılırsa. Cheyenne gibi yani. Borsa manyaklarından birine verdiği cevapları vermek istiyorum bana abuk sabuk sorular soranlara. Ve bu cevapları verirken sukünetimden zerre kaybetmek istemiyorum. Bir ağaca benziyor Cheyenne. Aslında bir ağaç olan ve neden insan gibi göründüğüne şaşırıan biri gibi... Aslında belki de bütün bu söylediklerimin filmle zerre kadar ilgisi yoktur. Herkes gibi ben de görmek istediğimi görüyorumdur. Zaten bu yüzden değil mi senin sevdiğin filmden benim nefret etmem, benim başucu kitabıma senin dönüp bakmaman.
Hiç tüm eşyalarınızı yakmak istediniz mi? Her şeyden kurtulup yeni bir şeye başlamak için yakmak... Ben bunu zaman zaman isterim ama hiç yapmadım. Tek yaptığım bugüne kadar yazdığım tüm notları, defterleri bahçeye götürüp yakmak oldu. Koca bir yığın cayır cayır yanarken kendi hayatımı yaktığım duygusu ile baktım durdum. Sonra tüm külleri topladım. İyice ezdim. Niyetim o küllerden yeni bir hayat inşa etmekti ki yaptığım şey yaktığım şeyin tıpa tıp benzeri oldu. Yeniden yakmam gerekir belki de hepsini.
Size bir sorum var. Siz bu dünyayla başa çıkabiliyor musunuz? Mesela yatağınıza yatınca çok fazla ağırlık taşımış gibi bir yorgunluk duyuyor musunuz? Herşey korkunç gelmiyor mu size de? Bu olup bitene bakıp bir parçacık da olsa birşeyi değiştirememek delirtmiyor mu sizi? Bütün bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz? Eğer bunun bir yolu varsa bir sırrı ya da bana da söyleyin lütfen. Yoksa siz de benim gibi gözlerinde Cheyenne bakışı ile dolanıp duruyor musunuz? Dilerim öyle değildir. Dilerim bir sırrı vardır buna katlanmanın ve o sırrı biri bana söyler...
Ben de herşeyi yakıp kaçıp gitmek istiyorum ama ben ben olduktan sonra pek de birşey değişmez gibi geliyor.
YanıtlaSilBen kendime hayatıma duruşuma yukarıdan öyle bakıyorum bazen. Bir başkasının hayatına bakar gibi. Beni sakinleştiriyor sanki.
YanıtlaSilbaşa çıkamıyorum.bazen çok içiyor, çoğunlukla çok okuyorum. fazla da zorlamamaya çalışıyorum.oluyor mu bilemem ama...
YanıtlaSilartık kendimce "olması gereken" bir evren oluşturmuyarak başarabiliyorum. Tüm görünürdeki adaletsizliği, acımasızlığı vs vs vs ile olanın zaten olması gereken olduğunu anlamaya başlıyorum zamanla. Ben acıların tanrıdan geldiğine inanmam.....insanlar (yeterince insan olamamış insanlar) üreticisidirler acıların ve herşeyin açıklanabilir ve mantıklı bir sebebi vardır ancak bunları görebilmemiz için insan-ı kamil seviyesine yani Ona yaklaşmamız lazım. Bunu dinsel olarak algılamıyorum...bu bir yaşam biçimi.....o aşamadaki birinin sebeplerden ve niçinlerden bağımsız olacağından eminim. baktığı herşeyde Onu gören biri umutsuzlu, yılgınlık taşımaz...bunu biliyorum artık anlıyorum pratiğe uygulamak için çevremi buna göre düzenlemeli, o pislik çukurunu düştüğümde elimden tutacak, düşmeden önce beni kurtaracak birilerine ihtiyacım var, ki ben bu yolda olursam ve olması gereken de buysa mutlaka karşıma çıkacaktır.
YanıtlaSilHiçbir insanı değiştirmeyeceğimi anladığım gün karar verdim uykularımı olan biten için feda etmemeye. O günden beri huzur içinde uyuyorum ve insanlara hakettiklerinden fazla değer vermemeye, benim enerjimi tüketen insanları civarıma almamaya eğer varsa silskeleyip atmaya çalışıyorum. Vefasız insanları kendimden uzak tutuyorum. Verici bir tarafım var, sahip olduklarımı insanlarla kolay paylaşıp onlara akıl fikir verir, sorunlarını çözmeye çalışırım. İyilikten anlamayan vefasız insanlara kendiliğmden vermiyorum artık. Tevazu yanlış anlaşılıyor bu ülkede. İnsanı enayi sanıyorlar. Enayi olmadığımı hisssettiriyorum, söyleyeceğimi içimde fazla taşımıyorum ya söylüyorum ya da oradan gidiyorum. Benim sırrım bu işte. Ama insanların insanları değiştiremeyeceğini biliyorum, herkes kendine uygun bir hayatla başa çıkma yöntemi bulmalı. Bulacağına inanıyorum.
YanıtlaSilEvet ancak kendimizi degistirebiliyoruz, kapatın kulaklarınızı! (Bazen aynı dertten muzdarip biri olarak ben böyle basedebiliyorum bu dünya ile) Çıldırmakta kötü bir seçenek sayılmaz aslında: "We are never gonna survive unless we get a little crazy" ))
YanıtlaSilResme ilk baktığımda, bir kadın gördüm. :)
YanıtlaSilBu arada http://ayisigininhayaldunyasi.blogspot.com/2012/08/heyhat-yeni-bask-ckt.html
gazetede haberiniz yer alıyor.
Sevgiler. :)
HANDAN: Kendimizi o beğenmediğimiz bunaltılı yanlarımızı bir yerlerde bırakıp kaçmalıyız galiba...
YanıtlaSilHÜZNÜN TADI: Aslında kendimizi çok ciddiye alıyoruz belki ondan bu haller. Yukarıdan bakmak ise ne kadar önemsiz ve küçük olduğumuzu kavramanın rahatlığını, huzurunu veriyor olabilir mi?
CORALİNE: Ben aklımı sürekli meşgul tutuyorum bu ara. İyi geldi :)
GUGUK KUŞU: İlaç gibi geldin bir bilsen. Yanaklarından öpüyorum çok çok...
VLADİMİR: Bu aralar sıkı bir çalışma içindeyim. İnsanlar konusunda ben de senin gibi davranmaya başladım artık. Herkes hak ettiğini alıyor. Ne rahatlatıcıymış bu :)
MAVİ: Aslında haklı olabilirsin. Çıldırmak belki de en iyi seçenektir.:)
UYUŞUK HAYALPEREST: Çok teşekkür ederim çok sevindim. Ama ben mi beceremedim acaba gazeteyi açabilmeyi?
Biraz geç oldu, kusura bakmayın. Gazete o göründüğü hali kadar. Tek resim. Açılmıyor. :)
YanıtlaSilAnladım. Çok teşekkür ederim yer verdiğiniz için, çok hoşuma gitti :) sevgiler...
YanıtlaSil