İnsanların çoğu "Önce ayrıntılar sonra sonuç" şeklinde anlatmayı seviyorlar. Ben ise "önce sonuç ayrıntılar birazdan" anlatma biçimini... Mesela annem, ana noktayı en sona saklayıp ayrıntıları uzun uzun anlatmayı tercih edenlerden. Elbette bu da benim gibi sabırsız birini deli ediyor. "ne olmuş, ne olmuş?" diye düşünmekten hiç bir ayrıntıya konsantre olamadığım gibi, olayı öğrenince tüm konuşmayı geriye dönüp gözden geçirmek, ayrıntıların gereksiz olanlarını atmak ve geri kalanı birbirine bağlamak zorunda kalıyorum ki bu benim gibi zamanın asla kendisine yetmediğini düşünen biri için oldukça rahatsız edici. Ama kırk yıllık annemin de düşünme ve anlatma biçimini değiştiremem öyle değil mi? Zaten bu sadece anneme özgü de değil, pek çok arkadaşım bu anlatma biçimini tercih ediyor.
Piramitlerimiz uyuşmuyor onunla. Sorun bu. Ben olayları anlatırken düz bir piramit yapıyor tepe noktasından başlıyorum, annem ise ters piramit seviyor, tabandaki ayrıntılardan girip piramitin üst noktasındaki sonuç bölümüne ağır ağır tadını çıkara çıkara varıyor. Oysa bana göre bir piramitin birleştiği o ufacık noktanın önceden bilinmesi, piramitin içine yayılmış olan ayrıntıların kavranması için mutlaka gerekli. Ama muhtemelen annem bunun böyle olduğunu düşünmüyor. Evet.
Annem şöyle anlatıyor:
Teyzenin eski komşu olan Şükran'la bu sabah bakkal Hasan'ın dükkanının önünde karşılaştık. Yeniden bu mahalleye taşınmışlar. Bakkal Hasan bugün geç uyanmış daha yeni açıyordu dükkanı. Şükran da ona kızıyordu. Torunlarını kahvaltısız göndermiş okula. Bakkal Hasan pek umursamadı. Ekmekleri kadının kucağına verdi. Ne sardı ne de poşete koydu, inanabiliyor musun? Şaşırdım. Halbuki hiç öyle yapmaz. Neyse Şükran'ın siniri geçince konuşmaya başladık. Gerçi pek geçmiş sayılmazdı, hala kaşı gözü oynuyordu. Nasıl öfkelenmiş nasıl görmeliydin. Neyse sizi sordu, teyzeni sordu. Ben de anlattım. Ben de onunkileri sordum o da anlattı. O gidince Bakkal Hasan iki taşın arasında anlatıverdi bana. İşte o Şükran'ın kızı vardı ya hani küçük olan lisedeydi daha. Adı neydi onun? Şebnem evet. Kız okulu bırakıp evlenmek istediğini söylemiş. Bu Şükran da kıyametleri koparmış. Babasını biliyorsun. Adam çocukları okusun diye helak etti kendini, çıldırmış adamcağız kızın söylediklerini duyunca. bunlar girmişler birbirlerine. Kız okula "gitmem de gitmem" diyormuş bunlar "gideceksin de gideceksin." Neyse oğlan gelmiş ailesiyle bu Şebnem'i istemeye. Naci Amcan da kapıdan kovmuş bunları. Şebnem kıyamet koparmış. Beni ona vermezseniz atarım kendimi şurdan aşağı demiş. Naci de iyice sinirlenmiş "at ulan eşşek sıpası" diye bağırmış. Kız kaşla göz arası atmış kendini aşağıya. Sekizinci kat tabii. Ölmüş gitmiş zavallıcık.
Ben ise şöyle anlatılmasını tercih ediyorum:
Annem: Şükran Teyzenin kızı Şebnem intihar etmiş.
Ben: Aaa neden?
Annem: Birine sevdalanmış, evlenmek istemiş, vermemişler, O da kendini balkondan atmış.
Ben: Sen nerden duydun bunu?
Annem: Şükran teyzenle bakkalda karşılaştık. Yeniden bu mahalleye taşınmışlar.
Ben: Nasıl görünüyordu peki iyi miydi?
Annem: Sanırım sinirleri bozulmuş iyice. Kolay değil tabi insanın evladını kaybetmesi. Bakkal Hasan'a bağırıyordu.
Ben: Neden bağırıyordu ki adamcağıza?
Annem: Hasan geç açmış dükkanı. Bu da torunlarını, ekmek alamadığı için, okula kahvaltısız göndermek zorunda kalmış.
Ben: Hasan ne yaptı peki?
Annem: Ne yapsın bir şey demedi ama ekmekleri kadını kucağına fırlattı neredeyse. Hem de ne sardı ne de poşete koydu, inanabiliyor musun?
Ben: Ee başka ne konuştunuz Şükran Teyzeyle?
Annem: Ne konuşacağız? İşte hal hatır sorduk.
Ben: E Şebnem'in intiharını Şükran Teyze anlatmamıştır herhalde?
Annem: Yok kızım, O gittikten sonra Bakkal Hasan anlattı.
Ben: Anlatsana merak ettim. O yaşta bir kız neden intihar eder yahu?
Annem: Kız okulu bırakıp evlenmek istediğini söylemiş. bu Şükran da kıyametleri koparmış. Babasını biliyorsun. Adam çocukları okusun diye helak etti kendini, çıldırmış adamcağız kızın söylediklerini duyunca. bunlar girmişler birbirlerine.......
Fotoğraf: Life
monologla diyalog arasındaki fark bu kadar mı güzel aktarılır, hala iletişim dersi veriyor olsaydım iznini isterdim kullanmak için ama aklımın bir köşesine yazdım, hem belli mi olur hayatın ne getireceği :)
YanıtlaSilBen de üst tepeden anlatmayı seviyorum.Dediğin gibi,tersten anlatan o kadar insanın arasında olmak zor.Ama bir bakıyorum ki,bazen ben de onlara benziyorum,yaa işte filancıya özendim diyorum...
YanıtlaSilBu arada Şebnem'in hikayesi gerçek mi?
EVREN: Çok teşekkür ederim :)
YanıtlaSilDELFİNA: İnsanlar genelde ayrıntılardan başlıyorlar ama anlatmaya. Önce sonuçtan başlamanın sanırım ilgiyi düşüreceğini düşünüyorlar. Sebep bu olabilir mi?
Şebnem hikayesi gerçek değil. Tamamen kurgu. Gerçekle uzaktan yakından ilişkisi yok. Sadece konuyu örneklemek için yazdım :)Gerçek bir olay anlattığımda isimler sadee baş harf olarak anlatmayı tercih ediyorum.
Çok güzel bir blog bu . Yazıları takip edeceğim.
YanıtlaSilTümden gelim ile tümevarım arasındaki fark da diyebiliriz:)
YanıtlaSilSYRAKUSA: Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilCOŞKUN HÜRSEL: kesinlikle :)
Birincisi "hı hı"lar eşliğinde içinden de "Sadede gel artık ya öf!" diyerek dinlenir ve insanı delirtir. İkincisi tercihimdir.
YanıtlaSilAnlatmak (DIEGESIS) ve göstermek (MIMESIS) arasındaki farkı çok net göstermişsin. Yazarlık kursları verebilirsin:)
YanıtlaSilhmmm okurken düşündümde sanırım bende anne gibi anlatıyorum :)
YanıtlaSilbu durumda olayları senin gibi anlatan kedinin(eşimin) kızmasına ve eee ne olmuş diye arka arkaya sormasına şaşmamak,kızmamak ve bozulmamak lazım :)
Not:demekki neymiş kediler olayları sondan başa anlatırmış ;)
sevgiler :)
Çok güzel kaleme almışsın, üzerine düşününce sanırım ben ortadan giriyorum konuya, ne sonuca ulaşabiliyorum böyle olunca kestirmeden ne de ayrıntıları verebiliyorum... Üzerinde çalışacağım... Aydınlanma budur işte, teşekkürler :)
YanıtlaSilsanırım ben de bam telini sonda çınlatanlardanım. hatta ayrıntı ballandırmayı sonu söylemekten daha çok seviyorum bile denebilir. :)
YanıtlaSilŞİRVAN: Kesinlikle :)
YanıtlaSilKUNEGOND: Sanırım önce kendim almalıyım o kurslardan :)
TABİAT ANA: Anlatma biçimlerimiz çevremizdekilerle uyuşmuyor. Bu normal. Fakat bir orta yol bulunabilir mi ben asıl bunun üzerinde düşünüyorum.
FABULİNUS: Merak ettim de neden bu şekilde anlatıyorsun acaba? Senin için en önemli bölümden başlıyor olabilir misin anlatmaya?
MEFİSTO: Ama ya seni dinleyen? :)
:)) sanırım ben de annen gibi olayı en başından anlatanlardanım.. uzuun uzun.. çok beğendiğim bir yazın paylaşmadan edemedim.. sevgiler, selamlar..
YanıtlaSilBelki de bu biraz anne olmakla da ilgilidir, olamaz mı?
YanıtlaSil