Biri ona demiş ki; "ne yani senin hiç hayal kurmaz mısın?" Durmuş, düşünmüş H. O an cevap verememiş. Tüm gece düşünmüş şimdiyi, geçmişi tek tek taramış. Yokmuş. Hiç birşey bulamamış. Şaşkın şaşkın bakıyorum. "Ama" diyorum "nasıl olmaz?" Omuzlarını silkip "yok" diyor "hiç hayalim olmadı. Ben hiç hayal kurmam." Masadaki B. de benim gibi şaşkın. O hep hayaller içinde yüzdüğünden söz ediyor. En ufak bir olayı aklında nasıl değişik senaryolar halinde şekillendirdiğini, hatta son zamanlarda tatile gitme imkanı olmamasına rağmen aklının içinde dakikalar boyu yüzdüğünden söz ediyor gülerek: "Düşün, kafamın içinde tatil bile yapıyorum ben." H. heyecanlanıyor "ne olur ne olur biraz daha anlat" diyor. B. akla hayale gelmez senaryoları bir bir sıralamaya başlıyor. Gülüyor sonra "kızım da bana çekmiş" diyor. Başlıyor dört yaşındaki kızını anlatmaya. "Bir gün eve gittim kızım elimden çekiştirip beni salona götürdü. Şöyle diyordu: "annecim annecim bu kedileri eve alalım lütfen annecim" Ortada kedi falan yoktu. İçi boş oyuncak sepetini gösteriyordu. "Hangi kedileri?" diye sormadım, merak ediyordum çünkü ne söyleyeceğini. "Söyle bakalım neden onları eve almamız gerekiyor?" dedim. Kızım, anne kedinin onları terk ettiğini, bu dört yavrunun sokakta kaldığını ve onları bizim büyütmemiz gerektiğini söyledi. Olmayan kedilerin başlarını okşadım "tamam" dedim. Kızım sevinçle ellerini çırptı. Onlara çok iyi bakacağını ama büyüdüklerinde onların gitmelerine izin vereceğini ekledi sözlerine. O günden beri dört hayali kedi ile yaşıyoruz. Hatta bazen kayboluyorlar onları evin dört bir yanında arıyoruz. Kız bana çekmiş, anası gibi hayalci." Gülüyoruz bu küçük kızın hikayesine.
H. konuşmuyor. Düşünüp duruyor. Hayal kurmanın nasıl birşey olduğuna kafa patlatıyor olmalı. "Sen benim tanıdığım tek hayal kurmayan insansın" diyorum. O sırada masada oturan ve pek sesi çıkmayan N. söze karışıyor: "Bir de ben varım. Ben de hiç hayal kurmam." B. ile birbirimize bakıyoruz, biz iki hayalperest nasıl olup da bu iki insanın hayal kurmadan sırf gerçeğin içinde yaşabildiklerini anlamaya çabalıyoruz. "Aslında" diyorum "sanırım hayal kuran insanlar gerçekle yetinemeyenler." B. başını sallıyor: "Belki de" diyor "hayaller bize kontrol etme yeteneği veriyor. Düşün, ipler senin elinde herşeyi istediğin gibi yapabilirsin. Hep mutlu sonlar yazabilirsin." Haklı. Başa çıkamadığımız bunca gerçek içinde hayal kurmak bir lütuf gibi diye geçiyor aklımdan. B. aklımdakini söze döküyor; "Bence" diyor "hayal kurmak insana verilmiş en büyük lütuf." H. dudağının kıyısıyla gülümsüyor N.'yi göstererek "Biz ikimiz bu lütuftan mahrum bırakılmışız o halde." Bilemiyorum, emin olamıyorum o anda. Hayal kurmak herkesin becerebileceği bir şey de bazıları kendilerini gerçekçi olmak adına sınırlıyorlar mı, yoksa bazı insanlara özel olarak verilmiş bir armağan mı?
Fotoğraf: Frida Kahlo
Hayal kurmadan yaşayamam ben.
YanıtlaSilİnsan hayalleri ile yaşamalı kediciğim:)
Sevgilerimle...
Hayal kurmaya bayılan ve o hayalleri bir şekilde yaşatmaya çalışan biri olarak, hayalsiz nefes alamam diye düşünüyorum. Ve bir şeyin ne kadar çok hayalini kurarsam birgün gerçekleşeceğini bilmek ve onu gerçekleştirmek dünyadakş en büyük haz bence.
YanıtlaSilhayal kurmayı çok severdim.ilk gençlik yıllarımda yatağa yattığımda uykuya geçmeden önce çeşitli hayaller kurar ve uyku denizine hayallerimin gemisiyle dalardım.geçmiş zaman kullanıyorum.çünkü bedenimle birlikte ruhumda yaşlandı ve hayal kurmayı unuttu.şimdi tekrar hatırlamaya çalışıyorum ve bu hatırlama yolculuğunda yazıların bana ışık veriyor.teşekkür ederim.
YanıtlaSilHayaL umuttur bence. o yüzden korkarlarya hep ''ya umutlarda biterse...'' umudunu kaybedenlerinde kaybedeceği başka birşey kalmamıştır hem.
YanıtlaSilhayal kurmak yaşama sevincidir, hevesidir...
hayallerimizin gerçek olması dileklerimle.
kızımdan önce ben de hiç hayal kurmazdım.. hiç :)
YanıtlaSilama onun hayal gücü bana da bulaştı.. aynı o kedi yavruları gibi günde 3-5 farklı hayalle içiçe yaşıyoruz biz de öyküyle..
:)
hayallerim olmasa, hedeflerim de olmazdı, olduğum yerde kalırdım, sıfır noktasında!
YanıtlaSilüzüldüm onlar için.
Hayalsiz bir yasam düsünemiyorum. Hayallerim, onlarsiz olamam ben:)
YanıtlaSilHayalsizlere epey üzüldüm, umarim en kisa zamanda ögrenirler hayal kurmayi:))
Sevgilerimle
öncelikle fotoğrafı görünce güzel hissettim. frida kahlo kadın kahramanlarımdandır benim. yazıya gelince okurken benim de kafamı kurcaladı, acaba çevremde hayal kurmayan birileri var mı diye.. yazının sonuna yaklaşırken de şu geldi aklıma: bence hayal kuran/kurabilen insanlar dünyayı değiştirebileceğine inanan insanlardır. hayal kurmayan/kuramayan insanlarsa mücadele etmeyi bırakıp herşeyi olduğu gibi kabul eden insanlardır. hangisi daha iyi bilmiyorum. ama ben de ilk sınıflandırmadanım..
YanıtlaSilOzan Kayra'nın yazdığı iki tip insana ek olarak bir üçüncü tip daha var ki, kendileri hayal kurana da kurmayana da b.k atarak yaşamayı sever.
YanıtlaSilMisal, benim hayalim de onları sabun yapmaktır.:)))
ÖZLEM: Hayal kurmanın kendine istediğin gibi bir dünya daha yaratmak olduğunu düşünmüşümdür hep. Ve zaman zaman kaçıp saklanabileceğin bir dünya...
YanıtlaSilOWL: Hayal kurmanın en güzel yanlarından biri de bu değil mi zaten, öyle çok kuruyorsun ki biliyorsun bir gün gerçek olacak :)
KARA KİTAP:aslında biliyor musunuz belki de yaşlandığımıza telkin ediyoruz kendimizi de o yüzden vazgeçiyoruz hayal kurmaktan. Hem belki tersi de doğrudur; hayal kurmaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanıyoruzdur, olamaz mı?
HAYALCİ: İşte bu yüzden hayallerimizi kaybedince yaşayan ölülere dönüşüyoruz.
7.ODA: Çocukların insanın üzerinden yenileyici etkisi var değil mi? Unuttuğumuz ne varsa yeniden getirip kucağımıza bırakıyorlar :)
GEVEZE BAYKUŞ: Ben de üzüldüm ama daha çok da şaşırdım. İnsan salt gerçeğin içinde nasıl yaşayabilir ki?
BELGİN: bu öğrenilecek bir şey mi çok emin olamıyorum aslında.
OZAN KAYRA: "hayal kuran/kurabilen insanlar dünyayı değiştirebileceğine inanan insanlardır. hayal kurmayan/kuramayan insanlarsa mücadele etmeyi bırakıp herşeyi olduğu gibi kabul eden insanlardır." Bu nefis bir tanımlama. Hangisinin iyi olduğuna gelince elbette ilki diyorum :)
ABİ: İşte en tehlikeli olan da o üçüncü tip. Onlara yok ediciler demeyi tercih ediyorum ben. Senin sabun yapma hayaline gelince Sevgili Abi'ciğim ne desem bilemiyorum :)