Dolmuşun penceresinden gördüm onu. Elinde kırmızı beyaz bir spor çantası ile ağır ağır yürüyordu. İş çıkışı spora gidecek herhalde diye düşündüm. Hiç spor yapan birine benzemiyordu ama insanlar her zaman bizi şaşırtır. Bu aile babası görünümlü göbekli adam pekala bir tenis şampiyonu olabilirdi. Sonra aklıma daha acaip bir fikir geldi. Ya o çantada bomba varsa. Adamın o günkü planı hepimizi patlatmaksa! Dedim ya insanlar bizi her zaman şaşırtırlar. Çünkü dışarıdan bakıp saçma sapan kabataslak bir çerçeve çizer, o adamı ya da kadını içine tıkıştırmak için elimizden geleni yaparız. Bu adam pekala beyni bulanmış bir bombacı olabilirdi. Binamızı patlatır hatta kendisini de patlatır, televizyonlar yerle bir olmuş binayı gösterir, etrafta gazeteciler cirit atar, ölmemiş olanlarımızı bulur ve onlara şu soruyu sorarlardı, "bombacı X nasıl biriydi" Ve bizlerin çoğunluğu da şöyle derdik "kendi halinde kimseye zararı olmayan bir adamcağızdı" Dikkat ettiniz mi ne zaman bir olay olsa failin komşuları hep aynı şeyi söylerler "kendi halinde kimseye zararı olmayan bir adamcağızdı" Aslında bu cümle o adamcağızın zararsızlığından öte başka birşeyi ifade ediyor bence, "Adama hiç dikkat etmedim. Görüş alanıma girmişse görmüşümdür. Çünkü bizler kendimizden başka hiç kimseyi umursamayan insanlarız"
O adam hakkında yol boyu düşündüm. "Merhaba nasılsınız"dan öte bir sohbetimiz yoktu. Adını biliyordum ama soyadını hayır. Gerçekten onunla hiç ama hiç ilgilenmemiştim. Çünkü dikkatimi çekecek hiçbirşey yoktu onda. Kendi halinde bir adamcağızdı gerçekten de. Bir insanın dikkatimizi çekmesi için ne yapması gerekir sahi? Farklı giyinmesi mi farklı konuşması mı toplumun geneline uymayan davranış kalıpları sergilemesi mi? Ne gerekir?
Kendimi düşündüm sonra. İnanılmaz boyutlarda bir dikkat eksikliğine sahibim. Gözümün önündekini görmediğim çok olmuştur hatta. Ama asıl sorun dışarıdan ziyade kendi içime bakıyor oluşumdan kaynaklanıyor sanırım. Aslında belki de bu pek çoğumuzun sorunudur. Kafamızın içinde öyle çok sorunla dolaşıyoruz ki onlara bakmaktan etrafı göremiyoruzdur belki de. Böyle ise eğer hiçbir zaman bulunduğumuz yerde değiliz demektir. Nereye gidersek gidelim aslında hep kendi kafamızın içinde dolanıp duruyorz demektir. Peki böyleyse durumumuz gerçekten yaşıyor sayılabilir miyiz?
Son zamanlarda dikkatimi toparlamak için tek bir konuya yoğunlaşabilmek için çalışmalar yapıyorum. Ama çağrışım denilen Allah'ın belası yüzünden hiçbir düşünce üzerinde uzun uzun kalamıyorum. Bu çok yorucu. Ama belki insanlara daha dikkatli bakmayı deneyebilirim. Sherlock Holmes gibi onları okuyabilirim ki bunu çok isterdim. Çünkü o kendi zekasını parlatmak için sürekli çalışan biri. Hep şunu söylüyor "beyin bir kastır, onu çalıştırmazsan tembelleşir" Watson ise şu cevabı veriyor "insanlar bunun için kitap okuyorlar" Ama kitap okumak belli ki yetmiyor.
Bunları düşünürken dolmuşun insanları gözlemlemek için harika bir fırsat olduğunu farkettim. Bakışlarım onları rahatsız edemezdi zira hepsi telefonuna eğmişti başlarını. Ben de bir kaç çalışma yapayım dedim. Çok üzgün bir kıza baktım önce. Telefonda mesaj yazıyordu ama ağlamak üzereydi. İncecik parmakları sanki saydam gibiydi. Tazecik bir lise öğrencisi. Onu kimin bu kadar üzdüğünü merak ettim. Ama gözlemlerime insanların telefon mesajlarını okumayı dahil etmedim. O kadar da değildi artık. Ona uzun uzun baktım. Kırmızı bir montu, pembe spor ayakkabıları vardı. Hafifçe titriyordu. Bir gönül meselesi miydi yoksa bir aile meselesi mi kestiremedim. Ama ona o kadar uzun baktım ki gidip omzuna dokunup "üzülme herşey geçer" demek geldi içimden. Bir denge kuramıyorsun dedim kendi kendime ya insanları toptan yok sayıyorsun ya da onlarla bütünleşip acılarını da sevinçlerini de kendinin sanıyorsun. İkincisi daha iyi dedim sonra. Bazen kendimiz olmaktan sıyrılıp başkaları ile bir olmak gerekir. Belki de bunu yapmayı beceremediğimiz için bu kadar hoşgörüsüz ve bu kadar anlayışsız bir insan kalabalığıyızdır. Olamaz mı?
Resim: Tetsuo Aoki
Çok beğendim. Kendi korunaklı kafalarımızın dışında yaşamak herhangi bir şekilde mümkün mü, bunu da bilemiyorum ama bi bakmaya, dokunmaya çalışmak çok şeyi değiştiriyor, en azından kendi kafalarımızın içinde..
YanıtlaSilAMYGDALA: Zor ama imkansız değil. Çok çaba lazım ama. Buna yüreğimiz de zamanımız da olur mu bilmem...
YanıtlaSil