Babamı kalp krizinden kaybettik. Doktora gitmekten nefret ederdi rahmetli. Bu yüzden hep derin bir sızıdır içimde ölümü. İnsan birini kaybedince hep şu tür şeyler geçiyor aklından, "Ona daha iyi bakabilir miydik, daha dikkatli olabilir miydik vs vs"
Dün bir haber okudum. Haberde öldü sanılan bir adamın aslında ölmediği sonradan anlaşılıyordu. Onun ölüm sebebi de kalp krizi olarak geçmişti kayıtlara. Bunu hayal edebiliyor musunuz? Ölmediniz ama öldü sanılıyorsunuz, selanız okunuyor, mezarınız kazılıyor ancak ölü değilsiniz ve hata devam ediyor gömülüyorsunuz. Ölüm sebebiniz kalp krizi olarak yazılıyor oysa aslı ölüm sebebiniz toprak altında havasızlıktan boğulma. Bunu bilen tek kişi sizsiniz. Muhtemelen vardır böyle vakalar.
Ölümle baş edebilmek, onu kabul edebilmek çok zor. Bu kadar akıl ve mantık dışı ölümün yaşandığı bir ülkede bile olsan gerçekten çok zor. Öyle bir hale geliyorsunuz ki bir süre sonra "bugün nasıl ölmeden eve geldim" diye şaşırıyorsunuz. Zira artık ölmek değil hala yaşıyor olmak şaşırtıcı. Günlük hayatınızı düşünün bir, eve gelene kadar sizi öldürebilecek binlerce ihtimal söz konusu. Sabah işe gitmek için yol kenarında dolmuş beklerken direksiyon hakimiyetini kaybetmiş biri tarafından ezilebilirsiniz, hadi ezilmediniz ve dolmuşa bindiniz, dolmuş şoförü hız delisi çıkabilir ve hızını alamayıp bir yerlere toslayabilir, bu da mı olmadı dolmuşa başka bir manyak biner abuk sabuk bir meseleden olay çıkarır işe bakın ki belinde silah ya da arka cebinde bıçak taşıyordur rastgele ortalığa sallayabilir, ah bombacıları unutmamak lazım bilirsiniz sivil kanına bayılır onlar. Bunlar olmadı mı indiniz kabul edelim dolmuştan karşıya geçeceksiniz. Kırmızı ışık yanıyor ve siz gönül rahatlığıyla karşıya geçmeye hazırlanırken burnunuzun dibinde son sürat bir deli geçiyor. Çok acelesi olmalı bir yerlere birşeyler yetiştiriyor olmalı ki sizin minik hayatınızı hiç ama hiç umursamıyor. Yırttınız bundan da peki. İşinize geldiniz paranın döndüğü bir yerdeyseniz bir soyguan kurban gitme olasılığınız pekala mümkün, yok para olmayan bir yerdeyseniz inanın bana başka tehlikeler söz konusu. Ben kendi başıma gelen ve çok ucuz yırttığım bir vakayı anlatayım. Koridordaydım. Asansörün önünde uzun 2 metre boyunda bir kutuyu el arabası ile taşıyan bir adam vardı. Adam kutuyu asansöre sokmak için dikleştirdi ama hesaplayamadığı bir şey vardı, kutu çok ağırdı (muhtemelen monte edilebilen bir mobilyanın parçaları) ve onu dikleştirdiği anda sarsıldı ve hızını alamayıp benim üzerime doğru hızla devrildi. Reflekslerim beni bile şaşırttı ve o saniye içinde geriye sıçramayı başardım. Eğer geriye doğru bakıyor olsaydım ya da boş bulunsaydım muhtemeldir ki kırık bir boyunla ceset torbasının içinde yatıyor olurdum. Bu ihtimaller zincirinin devamını getirmeyeyim zira içim fena oldu...
Söylemek istediğim şey şu ki artık kimsenin kendisinden başkasını düşündüğü yok. Ve kimsenin kendi keyfinin ötesine baktığı, umursadığı yok. "Olur böyle şeyler..." gibi cümlelerin kurulamadığı bir yerde duruyoruz zira olmaması gereken, aklın mantığın yitip gittiği bir yerlerde seyrediyoruz. Toptan aklımız uçup gitti bir zaman bir yerde ancak nerede ve ne zaman oldu bilemiyoruz. Binlerce sarhoş sürücü kurbanı ölüm haberi okuduğumuz halde hala içip direksiyon başına geçiyorsak, düğünlerde eğlenmeye giden ve orada hayatını kaybeden onlarca insan hakkında onlarca hikaye duyduğumuz halde gaza gelip silahları ateşliyorsak ve daha bunun gibi binlerce şey sanki ders alınması gereken binlerce şey olmamış gibi hala devam ediyorsa bunun aptallık, bencillikten başka bir açıklaması yok. Kader diye bir kavram var. Herkesi bir ölçüde rahatlatan bir kavram bu. Belli ölçüde işe yarıyor ancak bu ülkede kader tüm bu bencilliklerin, canavarlıkların, aptallıkların üstünü örtmede pek güzel kullanılıyor.
Kısacası cancağızım kimsenin kimseyi umursamadığı bir ülkede yaşıyoruz. Bunun adı cehennem. Ve biz hala bütün bu budalıklar yüzünden kıyılan canları konuşmak yerine öte dünya derdine düşmüş bir toplum olarak yaşıyoruz. Cennetin bir başkasının derdine, acısına duyarsız kalmayan toplumların yaşadığı topraklarda yeşerdiğini unutuyoruz. Biz zaten herşeyi unutuyoruz. Acıdan gebermemek için unutmaktan başka çaresi kalmamış bir toplumun zavallı çocukları olarak cehennemin ortasında cennet hayali kuruyoruz. Ne zavallı ne acınasıyız....
başınız sağolsun.
YanıtlaSilJARDZY: dostlar sağolsun..
YanıtlaSil