Hani bazen bazı şeyler sürekli karşısınıza çıkıyormuş gibi olur, sanki ne yana dönseniz orada duruyordur da o şeyler tarafından takip ediliyormuşsunuz hissine kapılırsınız ya bu ara beni nedense iki şey takip ediyor, biri Sherlock Holmes diğeri de "bu mesleği yapmasaydım ne olurdum?" sorusunu içeren röportaj ve yazılar. Sherlock ayrı bir konu, onu tamamen algıda seçicilik olarak tanımlayabiliriz. Zira onun düşünme biçimine hayranım ve bunu kendime uygulayıp uygulayamayacağımı merak ediyorum. İkincisi ise tamamen tesadüf. Hoş ben tesadüfe inanmam, vardır bir sebebi. Bu sebebi bunları buraya yazarak bulabileceğime inanıyorum. Daha evvelde söylemiştim, ben yazarak düşünebiliyorum.
Son günlerde kimbilir kaç tane farklı yerde, özü "bu mesleği yapmasaydım ne olurdum?"temalı yazı veya röportaj okudum. Bu sabah da Feridun Nadir'in Birgün'de yazdığı şu yazıyı okurken şöyle düşündüm, "sahi ben bu iğrenç işimde çalışıyor olmasaydım, ne yapmak isterdim" Cevabı düşünmeme gerek yoktu aslında, elbette bakkal olmak isterdim. Büyük marketlere karşı savaşan kahraman bir bakkal. Bak şimdi düşündüm de bakkalımın adı da Don Kişot olurdu. Güzel isim ha! Hem kahramanca yürüttüğüm savaşıma da uygun..
Bu paragrafı bunca hoş bulmamın sebebi şu aslında; Bir bahar sabahının erken saatleri. Söylene söylene okula gidiyorum. Kafamın içinde her sabah olduğu gibi, "hayat bütün bu saçmalıklarla harcamak için çok kısa" cümlesi. Sigara almam gerektiğini hatırladım. Planım şuydu, dersi boşvermek, büyük bir fincan çay alıp okulun bahçesindeki banklardan birine kurulmak, sigaramı tüttürürken kitabımı okumak. Ara sokaklardan birinde bir bakkal buldum. Dükkanın önünü sulamış süpürmüş. Mis gibi toprak kokusu. İçeriden "bir ihtimal daha var" enfes bir kadın sesinden yükseliyor. İçeri girdim. Tahta bir tezgahın ardında bıyıklı orta yaşlı bir adam "buyur yeğenim" dedi. Ben onun yüzündeki kadar huzurlu bir ifade başka hiç kimsenin yüzünde görmedim. Hırsından soyunup gelmiş, "azıcık aşım, ağrısız başım" ile "şükür Yaradana verdiği her nimet için" karışımı bir ruh. Sigaramı alıp çıktım. Herşey daha bir saçma gelmeye başladı. "Ulan" dedim "Bu işte hayat. Bu adamınki. Basit, sade, temiz ve huzurlu. Saçma sapan aptallık peşinde koşup yaşadığımızı sanıyoruz ya, salaklığımız su götürmez"
Bu yüzden hep hiç düşünmeden yanıtlarım "bu mesleği yapmasaydım ne olurdum?" sorusunu; Bakkal olurdum.
Not: Galiba buldum neden bu soru beni takip ediyor. Çünkü işimi sevmiyorum, çünkü huzura ihtiyacım var. Çünkü ne zaman bunu hissetsem gözümün önüne hep o bahar sabahında rastladığım bakkal dükkanı geliyor...
Not: Galiba buldum neden bu soru beni takip ediyor. Çünkü işimi sevmiyorum, çünkü huzura ihtiyacım var. Çünkü ne zaman bunu hissetsem gözümün önüne hep o bahar sabahında rastladığım bakkal dükkanı geliyor...
Fotoğraf: Şuradan
Çok enteresan, bu konuda da benzer bir süreçten geçiyorum. Herkesin üzerinde mi aynı dertler var yoksa denk mi geldik bilemedim. Ama geçtiğimiz haftaları nasıl geçirdiğimi biliyorum, o yüzden ne hissettiğini çok iyi anlıyorum. İnsanın ruhuna sevmediği bir iş kadar ağırlık yapan şey azdır bence. Allah selamete erdirsin bizi, ne diyim. :)
YanıtlaSil