Akla mantığa sığmayacak denli cahilce ve bayağı bir düşünme biçimine sahip olan biri üzerine giydiği aptalca bir kibrin ardına sığınarak konuşup duruyorsa ve sen onunla muhatap olmayı uzun zaman önce bıraktığın için bu fikirleri tartışamıyorsan elinin altında olması gereken tek şey bir adet kulaklıktır. Uzun bir kablo ucundaki iki minik kürecikten oluşan bu aleti zinhar küçümsememek gerekir zira o alet zamanı gelir senin akıl sağlığını korumana yardımcı olur.
Şu an kulağında Joe Cocker'dan with a little help from my friends eşliğinde düşünüp duruyorsun. Neden bunca tahammülsüzsün farklı fikirlere? Kızıyorsun bir yandan kendine bir yandan da "Ama o..." diye başlayan kendini kurtarma cümleleri kuruyorsun. "Bunu yapmamalısın" diyorsun demesine de biliyorsun sonu "-mamalısın" diye biten her cümle seni fena halde sinir ediyor. "Ama o..." diye başlayan cümlelerinden biri şöyle devam ediyor, "merhametsiz ve kötücül bir kalple düşünüyor" Senin sorunun bu işte. Sana hiç insancıl gelmiyor söylenen şeyler. Mesela birilerini ne giydiği ile değerlendiren cümleler, birilerinin neden ibadet etmediğini yargılamalar falan filan. İşte sen bunlara tahammül edemiyorsun. Kendi gözündeki merteği görmeden başkasının gözündeki çöpü yerden yere vurana hayret ediyorsun. Kendisinden kat kat görmüş, okumuş, öğrenmiş bir adamı "aptal" olmakla suçlayanın cehalete dehşetle bakıyorsun. Senin bugüne kadar öğrendiğin şuydu oysa, yaşadığı koşullar nedeniyle eğitimine devam edememiş biri kendisinden daha eğitimli olana, tabiri caizse kitaplar üzerinde dirsek çürütmüş olana, saygı duyardı. Hep böyle görmüştün. Sen de okumuş kendini geliştirmek için kendi paralamış biri olduğunu varsayarak, seni geçip gitmiş adamın önünde saygıyla eğilmekten geri durmaz, gocunmazdın. Şimdi şaşkın bir merakla bakıyorsun bunca cahil bir ruhun kendini geçip hatta toza dumana bulamış olan birini ne cüretle bunca aşağılama hakkını kendinde gördüğüne.
Bütün bu "amalı" cümlelerine karşın yine de kızıyorsun kendine. "O öyle ise öyle olsun. Sana ne, bırak ne hali varsa görsün" demen gerektiğine inanıyorsun. "Ama" diyorsun yine "bir yanlışı görüp de düzeltememek hiç bana göre değil" diyorsun. Sonra biraz umutsuzlukla böyle bir şansının olmadığını düşünüyorsun. Zira bazı insanların düşüncelerini sabitlediğini ve canına kasd etsen o fikirleri değiştirmeyeceklerini biliyorsun. Kaç kez görmedin mi böylelerini? Oturup tartışmaya kalktığın vakit sen "belki ben yanlış biliyorumdur, bir konuşalım bakalım" diye başladığında onun "ona galip gelmem gerek, her halükarda haklı çıkmalıyım" mantığı ile gözlerinde öfkeli bir hırsın parladığını kaç kez gördün. Şimdi bu hırsın karşısında nasıl durabileceğini düşünebiliyorsun. Aslında hep şuna inandın, elbet konuşa konuşa hep birlikte doğruya ulaşılabilir. Ve sandın ki tüm insanlar da buna inanıyorlar. Ama onlar tahammülsüzdüler. Peki ya sen? Sen de şimdi aynı şeyi yapmıyor musun? Öfkelenmemek için kulaklıklarını takıyorsun, öyle değil mi? İçinde merhamet, vicdan ve insan sevgisi olmayan cümlelere katlanamıyorsun ve dahası bunları umursamamayı başaramıyorsun. Çünkü derdin bu zihniyetin yayılması. Çünkü bir başka derdin de bu zihnin çocuklar yetiştirecek olması.
"Kendi işine gücüne bak bırak Don Kişotluk taslamayı" diyor içinden bir ses. Çünkü çok fazla canavar var ve bu canavarlar nasıl bilmiyorum ama çılgınca çoğalıyorlar. Birini ikisini durdursan on oluyor yirmi oluyorlar. Tecavüze uğramış kadına "o da gece vakti çıkmasaymış sokağa" diyebiliyorlar mesela, sokaklarda dilenen bir çocuğa onu o hale ne getirdi diye düşünmeden hırsız muamelesi yapabiliyorlar, herkesi ırkına, dinine göre yaftalamak gibi basit bir düşünme biçimiyle düşünüp bundan hiç gocunmuyorlar. Ve sen şimdi oturmuş bütün bunlara öfkelenmemek için kendini frenlemeye, o da onun fikri diye düşünmeye çalışıyorsun. Ah benim zavallı Don Kişotum ah... Belki de Don Kişot olarak kalmalısın her zaman. Zira ne zaman bunlara öfke duymayı bırakırsan sen de o onlar yirmiler arasında yer alacaksın. Bütün bu insan müsveddelerine karşı susarsan eğer sen de onların bu insanlıkdışı kirli merhametsiz zihinlerine ortak olmuş olacaksın. Kal sen böyle. Savaşmaya devam et savaşbildiklerinle. Ama kulaklıklarını hep yanında tut. Zira bazılarına karşı lazım olacak...
Resim: Şuradan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder