Şöyle bir fotoğrafa çoğu kimse zaman zaman gazetelerde rastlamıştır. Fotoğrafın tam ortasında berberin henüz taradığı saçları başının üzerinde bir sanat şaheseri gibi duran bir kadın yer almaktadır. Kadın estetik harikası burnunun altındaki köfte dudaklarını aralamış, bembeyaz dişlerini göstermiş olabildiğince mutlu bir gülümseme sergilemeye çalışmıştır. Leopar desenli elbisesinin eteği sandalyeden taşmakta, yerlere değmektedir. Bu kadının adı Şaziment Köftedudak olsun. Şaziment Köftedudak'ın etrafında sekiz on tane çocuk vardır. Çocukların yüzünde Şaziment'inkinin aksine şaşkın bir gülümseme görülür. Bazıları fotoğrafı boşverip ellerindeki oyuncağa dalmış, ona sahip olduğuna inanamamaktadır. Şaziment Köftedudak'ın kırmızı ojeli uzun tırnaklı parmakları, saçları kısacık kesilmiş bir çocuğun omzunda eğreti bir biçimde durmaktadır. Çocuğun küçük omuzları tedirgince yana çekilmiştir. Karmakarışık saçlı, gömleklerinin yakaları yana kaymış, üzerlerinde kolları kısalmış ceketler ya da boyu kısalmış pantolonlar olan sekiz on çocuk Şaziment Köftedudak'ın merhametinin eseri olan oyuncakları ile orada öylece durmaktadırlar. Kırmızı bir itfaye arabası, sıska sarı saçlı bir bebek, minyatür otomobiller, peluş ayıcıklar çocukların ellerinde Şaziment'in iyi kalbinin nişanesidir.
Bu fotoğrafı nasıl yorumladığımız içimizdeki sorularla ilgilidir. Kimimiz "ne için?" sorusundan hareketle bir yoruma girişirken diğerimiz "Sonuç ne?" sorusunu sorar ve başka bir yorumda bulunuruz. "Ne için?" sorusunu soranlar olayı deşer ve Şaziment'e ateş püskürürler. Şaziment ne için oradadır? Ve sorunun cevabını verirler; Şaziment reklam için oradadır. Arabasının arkasına oyuncakları doldurmuş, gazetecileri çağırmış ve kimsesiz çocukların yuvasına doğru yola çıkmıştır. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile kameralara bakarak çocuklara oyuncakları dağıtmış, kiminin yüzünü aklında elim kirleniyor mu fikri ile okşamış "ah canım canım" oyununu oynamış ve gazetecilere diğer günkü gazete için bir haber sağlamıştır. Gazeteciler memnundur. Çünkü haber konusu Şaziment'tir. Ah bir de biraz kısa etek giyip o güzel bacaklarını sergilesedir ama Şaziment'in bugünkü hikayesi bir frikik hikayesi değildir. O iyi kalpli biridir ve çocuk sevindirmek en büyük sevaptır. Çocuklara oyuncaklarını dağıttıktan sonra hüzünlü bir ifade takınarak şöyle der; "benim hiç oyuncağım olmadı." Bilir ki bu fakir halk her zaman kendi içlerinden çıkan ve başarıyı yakalamış, zengin olmuş insanları sever. Çünkü, bu insanlar onlara "bir gün belki ben de..." deme olanağı verir. Şaziment'e aferindir. Kartlarını gerçekten iyi oynamaktadır. İşin kuralı budur Şaziment de kurallara uyar.
Aynı fotoğrafa bakıp "Sonuç ne?" sorusunu sorarak yorumlayabilirsiniz. Eğer bu soruyu sorarsanız ortaya şöyle bir yorum çıkar. Evet, Şaziment reklam peşindedir ama sonuçta elde edilen; çocukları bir saatliğine de olsa mutlu etmektir. Varsın Şaziment reklamını yapsın, varsın o çocuklar bu kısa filmde figuran olup emeklerinin karşılığında oyuncak alsınlar. Sonuç önemlidir ve sonuçta çocuklar mutlu olmuşlardır. Fotoğrafları ertesi günkü gazetede yayınlanacaktır, hem bir sürü oyuncakları olmuştur. Üstelik Şaziment Köftedudak kimin başını kiminin yanağını okşamıştır. Bu da unutulmayacak bir anıdır.
"Ne için?" sorusunu soranlar biraz fesat olarak adlandırılabilirler "sonuç ne?" sorusunu soranlar tarafından. Oysa bunun fesatlıkla ilgisi yoktur. "Ne için?" diyenler sonuç yanında olayın ahlaki yönünü de önemserler. Şaziment'in iyilik yapacaksa bunu gizlice yapmasını isterler. İyiliğin ancak o zaman iyilik olacağına inanırlar. "Sonuç ne?" diye soranlar ise Şaziment'in reklamının başka insanları bu tip yardımlara özendireceğini savunurlar. Herşey modadır ve iyilik de moda olabilir. Belki Şaziment yeni bir moda akımının öncüsü olacaktır. Evet bu moda sayesinde birileri yardıma ihtiyacı olanları kendi hikayelerinin figuranı yapacaklardır fakat yardıma ihtiyacı olanın da ihtiyacı karşılanacaktır.
Seçim bizimdir. Sorular da öyle. Ve sorduğumuz sorular genellikle kim olduğumuzu, hayata nasıl baktığımızı belirler. Peki siz hangi soruyu soruyorsunuz?
Resim: James Tissot
Yardım olarak verilen oyuncakların bedeli vergiden düşmekte midir acaba? Ben bir de hep bunu merak ederim, fesat gruba mı girmekteyim:)))
YanıtlaSilÖze ne kadar dokunur, bilemem, ama yazıyı ben yazsam "berber" yerine "kuaför" (coiffeur yazılır kuaför okunur), "taramak" yerine "fön çekmek", "Şaziment" yerine "Gülben"i tercih ederdim...
YanıtlaSilBu hikayenin bir başka versiyonunda figüranlar çocuklar değil çocukların anneleri, yardım nesneleri ise oyuncaklar değil gıda kolileri veya çuvalları. Oradaki soru da şu: Yoksul kadınları sıraya sokup onlara çuval, koli veya tenekeler içinde un, yağ, şeker dağıtmak mı, yoksa kadınlara bankamatik kartı verip yardım paralarını doğrudan hesaplarına EFT yapmak mı?
Peki siz hangi soruyu soruyorsunuz?
YanıtlaSil''Neden ben?''
Yine yaptım yapacağımı, iki soru aynı anda hücum etti beynime, açıkçası sonuç ne üzerine daha çok düşündüm ama, kurumsal kimliğim beni sonuç odaklı yaptı çıkardı, elimde değil, güzel sorgulama, teşekkürler ve sevgiler...
YanıtlaSilBen de "sonuç ne?" sorusunu soranlardan olurdum diye düşündüm yazını okuyunca.
YanıtlaSilYeni sayfan, çok güzel, çok duru olmuş.
Güzel günlerde kullan canım:)
şimdi tüm bu soruları bırakıp hakkımı başka sorulardan yana kullanmak istiyorum ben: kendini daha iyi hissetmen için yapabileceğim herhangi bir şey var mı? küçük de olsa bir etkim olabilir mi? "bu da nereden çıktı şimdi?" deme :) bu ya da herhangi bir konuyla ilgili bir şey değil, öyle bir his işte. aslında uzun süredir aklımdasın da senin de kimi zaman bahsettiğin bazı şeylerden dolayı hani insanın konuşası bile olmaz da o arada günler, aylar geçer ya... ben de anca iki laf edebildim işte. ahah tabii şu dediklerim de belki benim için olumlu bir izlenim vermiyor ama olsun. ha "kelin merhemi olsa kendi başına sürer" falan derler ama ben senin bildiğin kellerden değilim kediciğim ahaha :) "kelin merhemi olsa kedi başına sürer" diyebiliriz, tabii kedi de öyle böyle değil canım. aydan atlayan kedi!
YanıtlaSilSonuç ne ?..
YanıtlaSilHayatin adil olmadigini biliyoruz herkes bi digeri kadar sansli olamiyor ne yazikki.. O kimse-siz- çocuklar "orada olmak" onlarin seçimi degil.. ama onlari reklam malzemesi olmak zorunda birakmak birazda bizlerin seçimi degil mi?
Saziment(ler) konusuna hiç girmeyeyim bile.. :)
LEYLAK DALI: Evet sen de ben de fesat gruba giriyoruz :)
YanıtlaSilCOŞKUN HÜRSEL: Berber ve taramak kelimelerini özellikle kulladım. Bu bana eski zaman kadınlarını anımsatıyor bu yüzden de hoşuma gidiyor. Bilindik bir ismi kullanmam çünkü bu bir kişi sorunu değil tamamen genel birşey. Söz ettiğin gıda kolisi dağıtımı ise gizli yapılamaz. neden biliyor musun çünkü "show devam etmeli!"
SYRAKUSA: Ama sen en zor soruyu seçmişsin.
SIRADAN BİR SAZAN: Aslında belki de sorularımızı içinde yaşadığımız şartlar belirliyor. Bu durumda o soruların bizim olduğunu iddia edebilir miyiz?
ÖZLEM: Çok teşekkür ederim ben de sevdim sayfanın bu halini.
KABAKMELTEMİ: Bu soru bile yeter kendimi iyi hissetmem için. Bilirsin bazılarımız huzursuz ruhlarız. Aslında olan birşey yok ama nedense kendi kendimizi huzursuz etmede uzmanız. Çok teşekkür ederim. İnan bana öyle iyi geldin ki bilemezsin.
DS: Toplumda var olan sorunların hiçbirine "bizim bununla ilgimiz yok" demek gibi bir lüksümüz yok. kıyısından köşesinden vardır suçumuz. belki bezginlikten belki de umutsuzluktan bırakmışız ipin ucunu.