"Ben hep böyleydim, hep de böyle olacağım. Ne düşüyorsam söyleyeceğim. Bilen bilir benim ne dobra olduğumu." Böyle diyor övünerek karşımdaki adam. Dürüst olmanın bir erdem olduğunun bilincinde evet ama bilmediği çok önemli birşey var; dürüstlük ve kabalık arasında incecik bir çizgi olduğu.
Mesela sabah daha günaydın demeden pembeler giymiş o kadına: "Pijamanı çıkarmayı unutmuşsun ahahahaha" gibi bir laf etti. Üzerine hiç vazife olmayan bir konuda ettiği bu lafı tenkit ettiğimizde ise "bilsin canım ne var? Ne düşünüyorsam onu söyledim Allah Allah" dedi. Sanki onu çok ilgilendiriyormuş gibi sanki herkes onunla aynı fikirdeymiş gibi ya da o kadının bir ayıbını örtüyormuş gibi çok emindi iyi bir iş yaptığından. Bu kocaman adamın hala kabalık ve dürüstlük arasındaki o incecik sınırı göremiyor oluşuna şaşıp kaldım.
Adam gittikten sonra odaya başka biri geldi. "Hayırdır ne oluyor?" sorusunu yanıtlayıp olup biteni anlattım karşımdakinin bu kabalığa şaşıracağından emin bir şekilde. Fakat işin ilginç yanı karşımdaki de dobralığın her zaman dobralık olduğunu düşünen asla kabalıkla eşdeğer olamayacağını savunan biriydi. Bilmiş bilmiş başını sallayarak: "Evet ama o kıyafet hiç olmamış" dedi "tıpkı pijama gibi"
Bu insanlar neden başkasının kıyafetiyle bu kadar çok ilgililerdi acaba? Neden daha günaydın demeden bir insanın kıyafetine bakıp dürüst olmaya karar veriyorlar, o insanın sabahını mahvediyorlar ve iyi bir iş yaptıklarına inanarak rahatça koltuklarına yaslanıyorlardı? Beğeniler kişiden kişiye değişmez miydi? Onlar beğenilerinin bu kadar gerçek ve bu kadar herkesin aklındakini yansıttığından nasıl bu kadar emin olabiliyorlardı ki?
Herkes gittikten sonra dürüst olmakla kaba olmak arasındaki farkları düşünmeye başladım. Birinin eteğindeki söküğü söylemek dürüstlüktü bence. Çünkü, muhtemelen farkında değildi o söküğün ve birinin onu uyarması gerekliydi. Ama birinin kıyafetini pijamaya benzetmek kabalıktı. Çünkü belli ki o kendini o kıyafet içinde iyi hissetmiş ve onu giyip gelmişti. Sanırım aradaki fark birinin farkında olmadığı ve utanacağı birşeyi söyleyerek onu farkına vardığında utanacağı birşeyden korumakla, kişisel beğenimize uymayan şeyleri alaycı bir biçimde dile getirmek arasındaki farktı.
Pijamalı kadın geldi biraz sonra. Yüzü çarşamba pazarı gibiydi. "Çok mu kötü sence?" dedi. Hiç de kötü değildi. Tam aksine cıvıl cıvıldı. Başımı salladım. "Bu insanlar nasıl bu kadar densiz olabiliyorlar hiç anlamıyorum." dedi. "Bunun anlaşılacak bir tarafı yok zaten" dedim. Yoktu sahiden de. "Boşver sen onları" dedim. "Boşverdim zaten ama ağzının payını da verdim. Biraz önce koridorda karşılatık yine bana "pijamalı" dedi, ben de; 'sen işine bak seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma' dedim."
Fotoğraf: Life
Fotoğraf: Life
Bir şeyi nasıl söylediğinin ne kadar öenmli olduğundan bihaber dobralık adı altında öküzlük yapanlar ile dürüst olanlar arasındaki fark.
YanıtlaSilDürtülerle hareket etmek gibi bir şey.
Herkesi alıştığımız kalıplara sokmaya çalışıyoruz belkide. Ama tanrı bu dünyada herkesin aynı olmasını isteseydi, aynı yaratırdı diye düşünüyorum. Herkes mavi rengi sevmek zorunda değil yada karpuzu..
YanıtlaSil"Yeni oyunumuz bu: İnsanlar üzerindeki mutsuz etme (yıkma) gücümüzü biliyoruz. Çünkü kimse bizi adam yerine koymuyor."
YanıtlaSilolabilir mi?
Evrensel doğrularda gerçekçi ya da dobra (bu kelamı hiç sevmem ) olmakdır aslolan. Terbiyesizlik, hakaret v.s. gibi söylemler kendilerine başka çatı bulmuşlardır zaten. Anlat anlatabilirsen..
YanıtlaSilÇok can sıkıcı bir konu doğru ama bence üzerinde durmaya bile değmez. Gülüp geçmeli böylelerine. Hatta acımalı. Çünkü bana kalırsa bu ne dobralık ne kabalık. Sadece hayattan canı yanan bir kişinin başkalarının da canını yakarak bilinçaltında intikam alışı, acısını çıkarışı... Acil şifalar dilerim.
YanıtlaSilSen kabalık demişsin ben "patavatsızlık" ya da "densizlik" demek istedim ve inan ki bunların hepsinin yolu "eğitimsizlik" ten geçiyor aslında kediciğim.
YanıtlaSilsevgilerimle...
"özellikle karşısındaki insanların dış görünümleri ile ilgili dangalaklık derecesinde fikir yürütenlere "b.k atıcı" denir ve kendileri ciddi komplex sahibidirler." derim ben.
YanıtlaSilİnsanlar başkalarıyla uğraşmayı bıraktıkları gün dünya daha güzel olacak bence.
YanıtlaSilASLI: İnsanlar, sözlerin etkisinin farkında oldukları gün herşey değişecek.
YanıtlaSilOWL: İnsanlar ne kadar farklılıktan söz etselerde yine başkaları akıllarındaki kalıba uymadığında iğneleri saplamayı marifet biliyorlar. Oysa önemli olan bizim kişisel beğenilerimiz değil farklılığı kabullenebilme becerimiz.
HYE: Kesinlikle...
GEREKSİZ ADAM: Bunu hala anlamamakta direnen insanlar olması ne umut kırıcı.
KUNEGOND: Elbette umursanmamalı fakat anlamaya çalışmalı belki. Eh tabi bu mümkün olabilirse.
ÖZLEM: Eğitim. Belki. Ama insanın kendini eğittiği bir eğitim mi acaba?
ABİ: Doğru dersin Abim :)
MUSTAFA TR: Vazgeçerler mi dersin Mustafa?
Devamli baskalarinin dis gorunusleri, konusmalari, fikirleri ve inanislari konusunda iyi yahut kotu(devamli iltifatlar da beni rahatsiz eder) bir yorumde bulunanlarin ciddi bir ozguven sorunu oldugunu dusunuyorum.
YanıtlaSilyani kendilerini o kadar degersiz hissediyorlar ki; kendi islerine veyahut kendilerine konsantre olacaklarina devamli disariyi gozlem halindeler..
Belki de kendilerini ariyorlar ve asla bulamiyorlar; kim bilir...
Banada böyle tipler işsiz güçsüz boş tipler gibi gelir. Kendilerine yapacak iş ararken böyle saçma sapan şeylerle uğraşıyorlar sanırım. Böylece kendileri üzerine kafa yorup hatalarını bulmaktan kurtarıyorlar kendilerini. Ne de olsa başkasını eleştirmek daha az can acıtıcı öyle değil mi :)
YanıtlaSilDobralık adı altında bazıları aşırıya kaçabiliyor kurnazca şeyler söyleyebiliyor onun dışında yazınıza katılıyorum.
YanıtlaSil