Onunla tanıştım ve gördüm ki hiç de "ilgi çekeyim" gibi bir derdi yok. Sadece olduğu gibi olan biri ve kimsenin ne düşündüğünü de umursamıyor. Sırf bu yüzden bile saygı duyabilirim ona. İnsanların ne düşündüğünün önemli olmadığını, nasıl rahatsa öyle davrandığını, öyle giyindiğini ve bunun hesabını kimseye vermek zorunda olmadığını anlatıyor. Öyle doğal ve olduğu gibi ki. Bütün bunlar onu büyüleyici yapıyor. Elbette herkesin gözünde değil. Çünkü arkasından "şunun tipine bak, bu ne böyle" diyenleri çok duydum. Bence onun o kendine özgülüğünü, özgürlüğünü kıskanıyor bu cümleleri kuranlar. Zira onlar toplumun burunlarına dayadığı kalıplara bire bir riayet edecek kadar korkaklar.
"Sen de öylesin" diyor bana. "Kimseyi umursadığın yok" Gülümsemekle yetiniyorum. "bu bizi kardeş yapar" diyor. "Kesinlikle" deyip elimi uzatıyorum. Çünkü bu bizi gerçekten kardeş yapıyor. Ben onu anlayabiliyorum o da beni. O beni yargılamıyor ben de onu. Ve bu gerçekten her ikimizin de, hatta belki hepimizin, hasret duyduğu birşey.
"Aslında" diyorum "umursamamak demeyelim de..." devamını nasıl getireceğimi bilemiyorum. O tamamlıyor cümleyi "sadece gerekli olanı umursamak mı diyelim?" Yok hayır bu gereklilikten başka birşey. "İyi niyet" diyorum. "Evet sadece iyi niyetli sözleri ve düşünceleri umursamak" Başını kaşıyor. Sanırım bu emin olmamakla birlikte doğruluk payı olabileceğini düşündüğü birşeye kafa yorarken yaptığı bir hareket. "Hımmm" diyor. İnsanların niyetlerini doğru okuyabilmek konusunda tereddütü varmış. "Bundan nasıl emin olabiliriz ki" diyor. Bir nevi haklılık payı olmakla birlikte tecrübe ve sezgi ikilisini kullanmak gerektiğini söylüyorum. Yeterince tecrübesi olduğunu ama sezgilerine o kadar güvenmediğini söylüyor. İyi ama tecrübe sezgileri de güçlendirmez mi?
"Peki" diyor "kötü niyetli bir yorum duyduğunda ne yapıyorsun?" Gülüp geçiyorum. Başka ne yapılır? Bugünlerde kilo alıp almadığımı, üzerimdeki bluzun renginin beni solgun gösterdiğini tartışmaya açan yorumlara kafa yorarak nereye varabilirim ki? Kendisinin de aynı şeyi yaptığını söylüyor. "Ama" diyor "çook uzun zaman önce yani her sözü dikkate alır, uzun uzun kafa yorardım. Çoğu da üzücü, can yakıcı şeyler olurdu. Farkettin mi insanlar birbirlerini daha çok kırıcı ya da yeren yorumlar yapıyorlar. Ne kadar acaip, öyle değil mi?"
Neleri dikkate aldığımı soruyor. Bir örnek anlatıyorum. "Bak geçen gün farkında olmadan birini incittim. Aslında niyetim şaka yapmaktı ama her nasıl olduysa onu kırdım. Ve bunu farkedemedim. Sonradan, o an yanımızda bulunan başka bir arkadaşım onu incitmiş olabileceğimi söyledi, "istersen git gönlünü al, biliyorum niyetin iyiydi ama sanıyoum incindi" dedi. İşte bu tür yorumları dikkate almak gerekiyor bence. Bu gerçekten samimi ve iyi niyetli bir yorum. Bunu farketmek için sezgiye de tecrübeye de ihtiyaç yok öyle di mi? " Bir hımmm daha bekliyorum ama o "kesinlikle haklısın" diye başlıyor cümleye "Yorumların ardındaki niyeti görebilmek aslında gerçek arkadaş ile arkadaş görünümlü kişi arasındaki sınırı da belirginleştiriyor. Bunun üzerine çok düşünmemiştim açıkcası ama sanıyorum ben de senin gibi sezgi ve tecrübelerimi kullanıyorum." "O halde" diyorum "bu da bizi kardeş yapar" Güzel bir gülümsemeyle karşılık veriyor. Ben de gülümsüyorum. Biliyorum benim gülümsemem de ona güzel geliyor. Ne de olsa bizi pek çok şey kardeş yapıyor, öyle değil mi?
Fotoğraf: Pinterest
Ne güzel bir diyalog bu, ne güzel bir dostluk. İmrendim.:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
YanıtlaSilyazdıklarımızı sevmek..üzerine düşünmek..anlamak..
YanıtlaSilbu da bizi kardeş yapıyor:)