Herşey çok fazla. Gereksiz fazla hem de. Yiğit'in oyuncaklarına bakarken bu geçiyor aklımdan. Hayatımdaki insanların çoğu fazla mesela. Giysiler, ıvır zıvır şeyler fazla... Bazen elimde ne var ne yoksa hepsini bahçenin ortasına yığıp bir kibritle tutuşturmak istiyorum. Üzerimde pijamalar ve çıplak ayaklarımla, portakal ağacının yanındaki boşlukta durup hepsini yakıp yok etmek istiyorum. İnsanları değil tabi. Onların da pek çoğu ile vedalaşıp bir iki temiz varlığı hayatımda bırakmam yeter. Delirdi diyecekler, çok da umurumda. Tek derdim annemin ve o sevdiğim bir iki temiz insanın benim akıl sağlığımdan endişe duyması. Hele annemin içine ateş düşürürsem bunun altından kalkamam. Elim kolum bağlı vesselam...
Ciddi ciddi bunun hayalini kuruyorum. Bahçenin ortasında, gecenin bir vakti, çıplak ayaklarım soğuktan buz kesmişken o ateşin gözüne bakmak istiyorum. Sonra tüm o külleri orada öylece bırakıp alıp başımı gitmek. Kimseye veda bile etmek istemiyorum. Anneme bir tek belki. Alnından öpüp endişelenmemesini söylemek ve gözlerinin içine bakıp bunun garantisini vermek istiyorum. Anlayacaktır diye umut ediyorum ama benim için endişelenmesine mani olamam, bunu da biliyorum.
Bence hepimiz ikinci bir şansı hak ediyoruz. Yeniden başlamayı. Herşeyden kurtulup, hepsini geride bırakmayı hak ediyoruz. Güzel bir kıyı kasabasında yaşamayı hak ediyoruz mesela. Sevmediğimiz işlerden kurtulup sevdiğimiz küçük işlerle minimal bir yaşamı da öyle. Denize uzun uzun bakabileceğimiz bir balkonu, akşamüstleri batan güneşi izleyip bir fincan kahve içmeyi, sarı sıcak bir ışıkta uzun kış akşamlarını okuyarak geçirmeyi, ayaklarımızı el örgüsü battaniyelerimizde ısıtmayı, kahve ve tarçın kokan evleri hak ediyoruz. Bence sahiden hepimiz ikinci bir şansı hak ediyoruz etmesine ya aslında bunun için tek yapmamız gerekenin biraz delilik soslu cesaret olduğunu bilmiyoruz.Yazık oluyor şu geçip giden koca ömüre... Çok yazık...
Fotoğraf: pinterest
Ne de güzel anlatmışsın.. İnsan bazen gerçekten her şeyi bırakıp gitmek istiyor. Üstelik bu istek öyle güçlü ve susturulması imkansız oluyor ki, nereye gideceği ya da gittikten sonra ne yapacağı bile önemli olmuyor, sadece gitmek istiyor işte.. Yeniden başlamak için. Doğru bir hayatı tutturmak için. Kuruyan umutlarına bir miktar su verebilmek için belki de.. Kalemine sağlık, çok güzel olmuş. Sevgiler..
YanıtlaSilişgal altında sağımız solumuz bu işgller arasında böyle satırları okumak umut verici...
YanıtlaSil'Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim', dedin
YanıtlaSil'bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.'
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
Başka bir şey umma-
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
seni bilmem, başkalarını da. Gitmeyi bilirim bir, çok gittim, batıdan doğuya, sonra daha batıya. Gittiğim her yerde yanımda getirdiklerim, kaçtığım heryerde, kendisinden kaçtıklarımın bir benzeri vardı. Yeni başlangıçlar hep mümkün, ama...
YanıtlaSilMümtaz Bey'in alıntıladığı şiiri görünce benim de geçen gün seyrettiğim Elizabet Bishop'un şiiri aklıma geldi.2-3 gündür her gün okuyorum dua gibi tıpkı.
YanıtlaSilKaybetme sanatında ustalaşmak çok da zor değil;
o kadar çok şey var ki, kaybedilme niyetiyle dolu görünen,
onları kaybetmek felaket değil.
her gün bir şeyler kaybet. kabullen telaşını
kaybettiğin anahtarları ve kötü harcanan bir saati
kaybetme sanatında ustalaşmak çok da zor değil;
sonra dene, daha çok ve çabuk kaybedilmeyi;
mekanları, adları ve gitmek istediğin bütün diyarları.
getirmeyecek kapına hiçbiri felaketi...
annemin saatini kaybettim. baksana! son ya da
sondan önceki üç güzel ev de uçup gitti.
kaybetme sanatında ustalaşmak çok da zor değil;
iki şehir kaybettim, muazzam şehirler. ve hatta,
sahip olduğum devasa diyarlar, iki nehir ve bir kıta
özlüyorum onları ama bu bir felaket değil!
kaybetmek, seni bile –hayran olduğum
o şakacı sesi- yalan değil. belli ki
kaybetme sanatında ustalaşmak çok da zor değil;
her ne kadar –yaz hadi- bir felaketmiş gibi görünse de...
Yazdıklarınız karşısında şaşkınlık yaşıyorum her seferinde..hatta duruyorum bir daha okuyorum,' bunlar benim cümlelerim' diyebileceğim kadar yakınım hissettiklerinize..
YanıtlaSilBaşlangıç zor mu? Bilmem..
İkinci bir şans her zaman olmalı ...
YanıtlaSilHİSSİZ PİNOKYO: Çok teşekkür ederim. Bu histen bir türlü kurtulamıyorum. Sürekli bir gitme isteği...
YanıtlaSilÇETREFİLLİ RUHUM: Çok teşekkür ederim. Umudumuz daim olsun.
MÜMTAZ DİNGİR: Mümkün olsun lütfen. Çünkü o umut da olmasa hiç çekilmeyecek hayat...
ADSIZ: Çok çok güzelmiş. Paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum.
İKİZLERİM BENİM: Umalım ki zor olmasın.
HAYAT İZLERİM: Evet kesinlikle...