07 Şubat 2010

KÖPRÜDEN

Bu tıpkı bir rüyadan uyanmaya benziyor. Ya da şöyle diyelim; iki dünya arasındaki o derin uçurumdaki köprünün ortasında duruyor olduğunu birden bire farketmeye. Tam orada dururken, uçurumu, karanlığı, köprünün gitmek zorunda olduğun yakasını ve köprünün ayrılmak zorunda olduğun yakasını tüm çıplaklığıyla görmeye...

Yapmak zorunda olduğum iş ile yaşamak istediğim ve her daim hayalini kurduğum hayat arasındaki köprüden söz ediyorum. Varmak zorunda ve kalmak zorunda olduğun yaka ile kalmak ve hiç ayrılmak istemediğin yakanın hangisi olduğu gün gibi açık sanıyorum. Muhtemelen hepimiz aynı durumdayız.

Çalışmaktan haz etmediğimi söylemek yalan olur. Çok insan zaten çalışmadan paslanıp, anlamını yitireceğini bildiği için çalışmaya karşı değildir. Çoğumuzun tek karşı olduğu ve yanılıp da "çalışmaktan nefret ediyorum" dediği şey aslında yaptığı işte bir anlam bulamamasıdır. Ve ne yazık ki dünyada var olan işlerin çoğu anlamsız ve kimsenin yararına olmayan şeylerdir. Anlamlı olanlar ise bir şekilde içi saçmalıklarla doldurulup insanların ondan nefret etmesi sağlanmıştır. Bunu neden yaptıklarını bilmiyorum. Ama bu böyledir.

Ben de pek çoğu gibi inanmadığım bir işle uğraşıyorum. Gün boyu en ufak bir mantığı olmayan, kimsenin işine yaramayacak bir şeyleri yapmak zorunda bırakılıyor ve tüm bu anlamsız şeyler için canımı dişime takarak çalışıyor da çalışıyorum. Ve ne yazık ki durumlar ele alındığında "madem bu işi sevmiyorum o halde severek yapabileceğim bir iş bulayım" gibi bir cümleyi kuramıyorum. Zira benim severek yapacağım iş için bana kimsenin beş kuruş vermeyeceğini biliyorum. Bu yüzden de insanlar bana hayallerimi törpülememi söylüyorlar. Belki haklıdırlar. Çünkü gerçek ve hayal arasında gidip gelmek, sözünü ettiğim o köprü ortasında durduğunu birden bire farketmek, deliliğe bir adım daha yaklaşmaya benziyor. Zira o köprüde gidip gelenin dengesini kurması hiç de kolay birşey değil.

Dün sabah, bir cumartesi günü yani, işe gitmek için erkenden uyandım. Yoğun, zor ve bütün bunlar kadar da anlamsız birşey için gitmek zorundaydım. Çok erken uyanmıştım. Kahvaltımı ederken kitabımı okumaya başladım. Sayfalar ilerledikçe kopup gitmişim farkında olmadan. Ki benim gibi konsantre olmakta hayli zorlanan biri için bir kitabın beni tüm gerçeklikten koparabilmesi olağanüstü birşeydir. Birden uyanır gibi bıraktım kitabı. Saat ilerlemiş gitmiş. O an, saate baktığım an yani, aniden boşalıveren bir yağmur gibi üzerime yağdı gerçeklik. Garip bir duyguydu. Muhtemeledir ki bu köprüde uyanmak hep başıma gelen birşeydi ya bu sabah ilk kez farkettim bunu. Delirmek gibiydi. İki paralel dünyadan birbirine yapılan zorunlu bir geçiş gibiydi. Biri seni arkandan itivermiş de hiç istemediğin bir yerin ortasına düşmüşsün gibiydi. Orada kalmak zorundaydın. Yapmak, gitmek, başarmak, kazanmak zorundaydın. Hiç bir zorundalığın olmadığı o dünyayı özleye özleye yapmak zorundaydın hem de bütün bunları. Köprü hep orada olacaktı. Bir yakasında dünya tüm gerçekliğiyle duracaktı ve diğer yakasında hayallerin baharı var olacaktı. Sen kar ve kışın, kirlilik ve soluk ışığın içinde yaşıyor gibi yapacak ilk fırsatta bahara kaçacaktın. Senin yaşamın böyle birşeydi. 

Zorunlu adımları atarken kendi içimi rahatlatmanın bir yolunu buldum. "Ya o köprü hiç varolmasaydı ya hiç hayal kuramasaydık ya da köprünün farkında olmasaydık." dedim demesine ya bu içimin rahatlamasından çok başka bir düşünceye yol açtı. Öyle ya, belki de iki dünya arasında gidip gelmiyor olsak, tek ve mevcut olan bu gerçek dünyada yaşamaktan başka seçeneğimiz olmasa, aklın içinde oluşturduğumuz o dünya bir balon gibi püf diye patlasa belki de daha mutlu olabilirdik. 

Öyle ya belki de...

RESİM: DAVID PORTEOUS-BUTLER

6 yorum:

  1. "yaptığı işten anlam bulamayan"lar elbette mutsuz olurlar.hayat arayıştır.aramak lazım.

    YanıtlaSil
  2. Geceyle gündüz arasındaki köprü kalksaydı, ya sadece gündüz ya da sadece gece olsaydı işte o zaman püf diye biz patlardık be kedim.Herşey bu haliyle çok güzel bana göre,sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. RAMAZAN: Buna ben de inanıyorum. Belki de yaşamanın tümü zaten bir arayış...

    SUFİ: Herşey karşıtıyla var öyle değil mi?

    YanıtlaSil
  4. Sevmediğimiz işlerde ömür tüketmek çok ağır geliyor bana. Ruhum sıkılıyor. :(

    YanıtlaSil
  5. Bu köprüyü yıkmak elimizde midir, ya da yıkma ne kadar kolaydır diye merak ettim ben?

    YanıtlaSil
  6. VLADİMİR: İşte sorun da burada; ömür tükeniyor ve ne için?

    ÖZLEM: Sanırım elimizde değil. Bazılarımız gerçek dünyaya değil iki dünya arasındaki köprüye doğuyoruz.

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...