Onlar hep buradalar Sevgili Dostum. Ve asla ihanet etmiyorlar bize. Evet, kelimelerden söz ediyorum. Tıpkı sadık bir sevgili gibi, tıpkı her zaman dönebileceğin bir ev gibi orada öylece duran, şikayet etmeyen ve de yakınmayan kelimelerden...
Ben bir kaç gün uzak kalmışken alışkın olduğum herşeyden, telefonlarımı hayata ve insanlara kapamışken, bir kablo ucundaki görülmeyen hayatı koparıvermişken pat diye ve üstüne üstlük hayatın üzerinde pudra şekeri gibi duran kelimelerin bile tatlılığından vazgeçecek kadar kaçıyorken herşeyden (ya da onlardan bile vazgeçebileceğimi sanma gafletindeyken), şimdi, tam bu anda, geri döndüğümde yani, böyle eğreti oturduğum bu koltukta anlıyorum neye güvenip gittiğimi.
Hep güvenmek istiyoruz Sevgili Dostum. Yollara çıkarken, istiyoruz ki hep dönebileceğimiz bir yer olsun, hep koynuna sığınabileceğimiz birşeyler olsun... Bunu cümlelerle geçirmesek de aklımızdan kalbimizin kıyıcığında durup duruyor o istek. Ve ne yazık ki sanıyoruz ki sığınılacak, güvenilecek tek şey kendi türümüz. Unutuyoruz içinde ihanet olan türün bir tek bu tür olduğunu. Biz nasıl giderek ihanet ediyorsak beklemesini istediğimizin de gidenlerden olabileceğini unutuyoruz. Ve zalim diyoruz onlara. Ah dostum bizler aptallıkta sınır tanımıyoruz.
Gidiyorsan eğer bir gün bir yerden ya da herşeyden bilmelisin döndüğünde neye sığınacağını. Ve yine bilmelisin ne zaman ve neden olursa olsun bir gün mutlaka dönmek isteyeceğini. Bilmeli ve öyle gitmelisin. İnsanız hep dönmek isteriz bilirsin. Dönmekle de kalmayıp hep bulmak isteriz bıraktığımız gibi. İşte bu yüzden bunca sığınışım kelimelere. Gidip dönüşlerim dönüp hep bulacağını bilmelerim bu yüzden.Ve yine gitmekte bunca gözü kara oluşum bu yüzden. Kendimi kandırışım, tüm gemileri yaktım sanırken küçük bir sal bırakışım bu yüzden.
Çok olmadı gideli ve çok olmadı döneli. Limanda çocuklarım gibi bekleyen o kelimeleri kucaklayalı da çok olmadı. "Birşeyleri içinde, aklında, parmak uçlarında götürürsen ondan gitmiş sayılır mısın?" diyeli de çok olmadı. Bu eğreti koltukta otururken, içimde hiç keder kırıntısı yokken ondan böyle belki hem yabancı hem de aşina oluşum. Hayata o incecik kelime iplikleriyle bağlanışım da bu yüzden belki...
Şimdi, parmak uçlarımdan güneş altında eriyen karlar gibi damlayan kelimeler var. Hep içimde olan, ben giderken farkında olmadan bir gölge gibi ardımda olan, bunca yabancı olduğumu hissettiren dünyanın bir kıyısına beni tutturacak çengelli iğneler gibi kelimeler ...
Belki yine giderim bilmiyorum. Belki dönerim de... Tek bildiğim gitsem de dönsem de beni ne bekler biliyorum. Ve dostum kelimeleri bu yüzden seviyorum.
Resim: http://etc.usf.edu/
Kelimelerin gibi dostların olsun. Yeri geldiğinde söylediklerinin ardına gizlenen seni bulabilen, seni anlayabilen. Araya mesafeler ya da zaman girse de, karşılaştığında kaldığın yerden devam edilebilen dostlukların olsun...
YanıtlaSilLimanda çocukların gibi bekleyen kelimelerin: hep sende, hep seninle, hep senden sana olsun, birleşip kenetlenip mana tablolarına dönüşsünler dilerim.Sevgiler dilek.
YanıtlaSilSevgili Parpali ve Sevgili Dilek Hanım bu güzel dilekleriniz için ikinize de ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Diliyorum ki kelimeleriniz en candan dostlar gibi ömür boyu yanınızda olsun...
YanıtlaSil"...(bizleri)dunyanin kiyisina cengelli igneler gibi tutturan kelimeler..." Hayatimizin ayak izleri gibi sanki...hani bembeyaz ayak basilmamis kar da ayak izlerini birakip sonra da seyretmek gibi...kelimeleri de, hissettiklerini de ve hatta kiyisindan hayati da pek bir guzel anlatmissin.
YanıtlaSilİyi ki kelimeler var. Onlar olmasa ayak izi bırakmadan yürümek gibi olurdu yaşamak... Değil mi?
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKelimeler kimin? Yani hazır mı buluyoruz onları? Onların anlamlarını biz mi yüklüyoruz? Yoksa sosyalliğimizin bir neticesi mi taşıdıkları manalar? Yada bir geleneğin onlara yüklediği mananın içinden , bir yerden mi bakıyoruz onlara?
YanıtlaSilBir çoğu oğrenilmiş manalar gibi geliyor. Ne kadar kaçsakta bize yüklenilmiş/ yüklenmiş olduğumuz sosyaliğimizle birlijte kelimeler. Bir başkası kelimeleri bizim için şekillendirip sunuyor önümüze. Elmaların kabuklarını soyup başucumuza bırakan annemiz gibi :)) Bazen de biz yapıyoruz, manalar yükleyip başkasının kapısını tıklatıp kaçıveriyoruz.
Kaçmak insandan mı? Ona o manayı yükleyen insandan mı? ne mümkün. Bir adadada kalsak Robinson gibi gelenek bizle hep, bir başka Cumayı bulana kadar:))
"göz gözü görmez olmuş
YanıtlaSiltek bir ışık bile yok
yürek bir yaralı şahindir
döner boşlukta
belki bir şiir
belki bir şiir kırıntısı
çalar kapımızı umutsuz karanlıkta
yoklar yüreğimizi
iğilir yaramıza
dağıtır korkumuzu
ve karşı tepelerden
gürül gürül bir kalk borusu"
(Hasan Hüseyin)
Kelimeleriniz hiç susmasın...
ENİS DİKER: İlk zamanlar hazır bulduğumuz kelimeler manalarıyla birlikte düşüyorlar kucağımıza. Öğrenilmiş olanın rahatlığına sığınıyoruz. Ama bir zaman eğer gözlerimiz ve kalbimiz açık olacak kadar şanslıysak kelimeler ruhumuza göre mana kazanıyor. O yüzden belki de değişen halimiz. Bakışımız, algımızın değişmesi bu yüzden. Ve kelimelerin en güzel yanı tek bir mana taşıyor görünse bile farklı dudaklardan ya da faklı kalemlerden döküldüğünde küçücük de olsa bir fark taşıyor olması. En güzeli ise o farkları sezebilmek.
YanıtlaSilAYSEMA: Ne güzel, ne güzeldi... Çok teşekkür ederim. Tüm yazı boyunca sözünü ettiğim buydu işte. Tekrar teşekkür ediyorum...
Konu dışı :
YanıtlaSilFulya Hn. hatırlarmısınız bilmem bir konuda bir filimden bahsetmiştik. Bize anlatılan bir filimdi. Bir uyku deneyi sonucu birisi uyutuluyor ve o halde unutuluyordu. Aradan geçen zaman da herkes tv izlemekten zekasını kaybediyor, uyutulan orta zekalı insan uyandığında herkesten zeki bir insan oluyordu. Bu fimin adı IDIOCRACY/Ahmaklar 2006 imiş.
http://www.sinema.celibon.com/izle/1074/IDIOCRACY---DuNYAYI-MORONLAR-YoNETECEK.html
Evet hatırlıyorum Enis Bey. Hatta çok merak etmiştim o filmi. Hemen bulup izleyeceğim. Çok çok teşekkür ederim unutmadığınız ve merakımı giderdiğiniz için.
YanıtlaSilbende senin kelimelirini cok seviyorum =)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim :)
YanıtlaSilFulya'cım, cuma mektuplarını görünce, eski bir dosttan mektup almış gibi oldum:))
YanıtlaSil