17 Ocak 2017

yardım teklifi

Merdivenlerden çok ama çok yaşlı bir adam usul usul iniyor. Güzelce arkaya taradığı beyaz saçlarına, paltosunun yakasından görünen koyu sarı, siyah desenli atkısına ve kulaklarının üzerinden ucu görünen kalın siyah çerçeveli gözlüğüne bakıyorum. Benim gibi gereğinden fazla hızlı hareket eden biri için o adam akıl almaz bir yavaşlıkta hareket ediyor. İnsanoğlunun kaçınılmaz kaderi bu, yaşlanmak ve yavaşlamak. Bu yüzden de halen gençken yavaşlamak, yaşlandığında dehşete düşmemek için önemli bence. Çünkü çok ama çok hızlı biri isen yaşlandığın vakit, gençliğindeki çevikliğini hatırlamak ve bu nedenle yaşlandığının bilincine daha çok varmak korkunç olmalı. En iyisi şimdiden yavaşlamak diyerek kendimi yavaşlatıyorum. Rivayete göre 21 gün bir alışkanlığın yerleşmesi için yeterli bir zaman. Yılların alışkanlığını 21 günde yenmek sahiden olası mı? Denemekten zarar gelmez diye düşünerek ağır adımlarla devam ediyorum.

Öyle ağır yürüyorum ki bir kız hızlı bir hamle ile yanımdan geçiyor. Telefonda konuşan ve bir yandan da içini çeke çeke ağlayan gencecik bir kız bu. İnsanların ağlamasına gerçekten dayanamıyorum, bence bu olabilecek en acıklı şeylerden biri. Hele böyle çocuk gibi içini çeke çeke ağlayan bir yetişkin gördüğümde canım fena halde acıyor. Kızın gidip omzuna dokunmak ve yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormak istiyorum. Bunu yapmasam bile kağıt mendil uzatabilirim belki. Bunu düşündüğüm anda vazgeçiyorum zira kızın bana "sana ne be" demesinden çekiniyorum. İyi niyetin yanlış anlaşılması kadar can yakıcı pek az şey vardır. Az önceki yaşlı adamın da kolundan tutup merdivenden inmesine yardım etmek geçmişti içimden ama daha önceki tecrübelerimden biliyorum ki bu yaşlı adamların çoğunun kendilerine yardım edilmesinden hoşlanmamak ve bunun onların gururunu incittiğini düşünmek gibi bir tarafları var. Bunu anlayabiliyorum aslında, onlara yardım teklif etmenin şunu söylemekten farkı yok, "dışarıdan bakınca öyle yaşlı görünüyorsun ki artık kendi işini kendin halledemez haldesin. O nedenle sana yardım etme ihtiyacı duydum" Bence böyle algılıyorlar ve bu da fena halde canlarını sıkıyor. Çünkü aslında onların yardıma değil "sen daha ölmedin, elbet kendine yetebilirsin" denmesine ihtiyaçları var. 

İnsanoğlu ne kırılgan bir varlık aslında. Hiçbir şey geçip gitmiyor. Olup biten her şey ama her şey tırnaklarını geçiriyor sırtımıza ve kimi derin kimi hafif izler bırakıyor. Hepimizin kişisel acıları birleşiyor ve hayatın acı dolu tarihi yazılıyor yeryüzüne. İnsanoğlunun acılarla dolu tarihi... 

Resim: Christian Schloe 

3 yorum:

  1. O yaşlaninca hareketin yavaslamasinın bir insanı nasıl incittiginin annemde birebir tanigi oldum ben. Yaşlanmayı gururuna yediremeyen bir kadındı. Bu yüzden de apar topar gitti işte ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu yakından biliyorum çünkü ben de tanık oluyorum annemde. İnsan olmak ne zor...

      Sil
  2. Merhaba, beğendim blogunuzu başarılar dilerim, bizleri de takip etmenizi isteriz.

    YanıtlaSil

Ne demeli...

İnstagram'da tatlı tatlı gülümseyen, yüzünde güneşler parlayan gencecik bir kız gördüğümüzde o mutlu genç kızın bir gün biri tarafından ...