Çok sevdiğim bir arkadaşım evlilik hazırlığı yapıyor. Ama şu günlerde yüzünden düşen bir parça. "Hiç hevesim yok" diyor "Bütün bunlar olurken utanıyorum bu işlerle uğraşmaya" Onu anlıyorum çünkü insan bu kadar kederli bir coğrafyada utanıyor mutlu birşeyler yapmaya.
Hayatın bir yandan da devam etmesi lazım oysa. İnsanın en güçlü yanı budur ne de olsa, ne olursa olsun ne kadar acının içine batarsa batsın inatla, ısrarla hayatına devam eder. Ama yine de gencecik çocukların hayatlarını kaybettikleri ve ciğeri yanmış ailelerinin fotoğraflarının boy boy yayınlandığı gazetelere baktıktan sonra sosyal paylaşım sitelerindeki mutlu tatil fotoğrafları ile karşılaşmak hayrete düşürüyor insanı. Elbette kızmıyorsun onlara. Zaten böyle bir hakkın da yok. Hatta belki de bilmezlikten gelerek akıl sağlıklarını korumaya çalıştıklarını bile düşünüyorsun. Çünkü eğer onların da gün boyu gazetelerle haşır neşir olup her son dakika gelişmesinden haberdar olurlarsa derin bir umutsuzluğa, kedere boğulacaklarını, hepimiz bu şekilde yaşamaya devam edersek eğer bu koca coğrafyanın akıl hastaları ile dolacağını biliyorsun. Herşeyin insanı delirtmeye hizmet ettiği bir dünyada kadim bir ayakta kalma yöntemi olan bilmemezliğe sığınan insanlara, sanki cennetin göbeğinde yaşıyormuşuz gibi elinde kitabıyla huzur içinde sahile uzanmışlara, "kahve keyfim" başlıklı fotoğraflara, "ne kadar eğleniyoruz" temalı arkadaş toplantısı manzaralarına bakıyor ve en azından akıl sağlıklarını koruyabilecekler diye seviniyor olman da bu yüzden.
Babam öldükten bir kaç hafta sonra işe giderken yolda kurulan pazara, sokaklarda sakince dolaşan insanlara, bir kenarda kıkırdayan genç kızlara ve çocuklara bakıp hayatın nasıl olup da devam edebiliyor olduğunu düşünmüştüm. Kendimizi hayatın merkezi sanıyoruz ya bizim acımızın da dünyanın acısı olacağına herkesin ve herşeyin bizimle birlikte yas tutacağına aptalca bir bilinçle inanıyoruz. Babam eceliyle hayatını yitirmişti ve elbette kendi aile ve arkadaş çemberimizin dışında kimseyi ilgilendiren bir ölüm değildi onunkisi. Doğaldı hayatın aynı şekilde devam ediyor olması. Oysa şimdi olup biten bambaşka birşey. Ölen tüm çocuklar bizim kardeşimiz, sevgilimiz, ağabeyimiz, kuzenimiz. O çocuklar, hepimizin bir şekilde yakını, tanıdığı yani. Belki de bu yüzden bu kadar canımı sıkıyor "hayat devam ediyor" diyerek objektife dudak büzen kızlar. Kendi kendime "sana ne?" diyorum ama bana ne olmuyor işte. Demiyorum ki hepimiz geberinceye kadar ağlayalım, içimiz katılsın gözlerimiz kan çanağı olsun ve yine demiyorum ki acı etimize işlesin dövme gibi ve hiç çıkmasın. Elbette hayatımızı sürdürmek zorundayız hatta becerebilirsek mutlu bile olmaya çalışmalıyız. Ama şu acıların hüküm sürdüğü günlerde belki biraz saygı gösterebiliriz ve şunu unutmayabiliriz, bu başkalarının acısı değil, bu hepimizin acısı, ölenler başkalarının çocukları değil bizim de yakınlarımız. Bilmiyorum belki doğru düşünmüyorumdur. Zira bu aralara neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda kesin bir fikrim yok.
Fotoğraf: pinterest
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder