Yağdı yağacak bir gök altında oturuyoruz. Etrafımız kalabalık. Biz üçümüz pek konuşmuyoruz nedense. 'İnsan birinin yanında susmaktan rahatsız olmuyorsa onunla rahat ediyordur' diye geçiyor aklımdan. Kimse rahatsız değil gibi. Ben de öyle. Bir uğultudur gidiyor. Etrafa bakıyorum. Şurada tek başına oturan, zamanından önce yaşlanmış bir adam var. Sanki anlayamadığı bir dünyanın ortasına fırlatılmış gibi şaşkınca bakıyor. Biraz ileride kadınlı erkekli bir grup oturuyor. Kadın hararetle bir şeyler anlatıyor yanındaki adama o da sabırla dinliyor. 'Anlatan adam olsaydı' diyorum 'kadın kırk kez araya girip bir şeyler söylemişti.' Kendimden biliyorum.
Birlikte sustuğum bu insanları sevdiğimi düşünüyorum. İkisi birbirine hiç benzemiyor. Ben de onlara... Ama bir şeyler olmalı bizi böyle yakınlaştıran. "Belki mayalarımız aynıdır" diye geçiyor aklımdan. "Hepimiz iyi bir dünyaya inanıyoruzdur belki de... " Bilemiyorum.
Birini neden seversin? Ya da bunun nedeni olmak zorunda mıdır? Mesela o bana sorduğunda onu neden sevdiğimi "sen, sen olduğun" için diyorum. Ama o bunun kaçamak bir cevap olduğunu düşünüyor. Benin ağzımdan akıllı olduğunu, iyi kalpli olduğunu, güzel bir gülümsemesi olduğunu ve buna benzer şeyler duymak istiyor belki de. Ona neden istediğini vermeyeyim ki? Sevdiğimiz bir insanın her şeyi bize güzel gelmez mi zaten? "Mesela ben" diyor "seni neden sevdiğime dair pek çok sebep sayabilirim" Sayıyor da. Bu sebepler içinde en çok sevdiğim ise "seninle kendim olmanın rahatlığını yaşayabildiğim" için oluyor. Belki de bu sadece onunla benim için geçerli değildir. Bu, belki tüm sevdiğimiz insanlar için geçerlidir.
Yanımda suskun duran ve telefonlarına başlarını eğmiş bu iki güzel adama bakıyorum. Onlarla kendim olabildiğimi fark ediyorum. Çekinmeden, sözcüklerimi yanlış anlamalarından endişe etmeden rahatça konuşabildiğim için bana huzur verdiklerini düşünüyorum. Bu bir şans diyorum. Karşımıza böyle hissedebildiğimiz insanların çıkması gerçekten büyük bir şans.
Sessizlikten sıkılmış olmalıyız ki bir tartışmanın içinde buluyoruz kendimizi. Kötüye giden bir dünyada bir insanın nasıl olması gerektiği gibi bir konuya kısıtlı vaktimize aldırmadan bodoslama dalıyoruz. Şanslıyız ki hepimiz bu tür konuları konuşmayı seviyoruz. Zira çoğu zaman konuştuklarımız bu tip şeyler.
Hepimiz ara sıra saatlerimize bakıyoruz. Kimse gitmek istemese de gitmek zorundayız. Gönülsüzce kalkıyoruz. Bütün o sıkıcı iş saatleri arasında birbirimize birazcık nefes aldırıyoruz belki. Sıtkımızı sıyıran insanlardan, bir anlamı olmayan uğraşlardan, gereksiz bulduğumuz pek çok açıklamaları yapmaktan bıkmışsız. İçimden "İyi ki varsınız" derken, onlara "görüşürüz" diyorum. Bu da bir nevi "iyi ki varsınız" anlamına gelmez mi zaten...
resim:Alvaro Castagnet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder