Dışarısı buz gibi. Tıklım tıkış dolmuş bile bu kadar insana rağmen ısınmıyor. Yol boyu eve gideyim bir kase çorba içeyim hayali kuruyorum. Öyle bir haldeyim ki nihai hedefim ayaklarımı ısıtmak ve mercimek çorbası içmek. Dolmuştan inmiyorum atıyorum kendimi. Hadi birkaç adım daha sonra evdesin. Allah'ım rüya mı bu? Sahiden evdeyim. İçerisi sıcacık. Mutfakta mis gibi çorba kokusu geliyor. Kokusu bile kafayı bulmama yetiyor. İnsanın evi gibisi var mı şu hayatta? Yeminle yok.
Çorba henüz pişmemiş. Beklemek lazım. Zararı yok. Hele ısınayım önce güzelce. Televizyonu açıyorum. Huyumdur, bir kanalda kalma sürem maksimum bir dakikayı geçmez. Sorun muhtemelen bendedir. Öyle ya insanların TV karşısında çakılıp kaldıkları ve gözlerini ayırmadan tek bir noktaya kilitlendikleri bir dünyada televizyonda izlenebilecek bir şey olmadığını düşünmek muhtemelen bendeki bir eksiklik ya da yanlışlıktan kaynaklanıyordur. Sonra birden mavi gözlü orta yaşlıca bir hanımın öfke dolu neredeyse alevler çıkararak açılan ağzına takılıp kalıyorum. Bir süre neden söz ettiğini anlayamadan bakıyorum. Birine çok sinirlenmiş. Fena canı yanmış olmalı diye geçiyor aklımdan. Bir süre dikkatle dinliyorum. Bu arada kamera arada bir genç bir kızı gösteriyor. Kızın yüzünde hayret, dehşet, üzüntü karışımında oluşan tuhaf bir ifade var. Çok acayip bir şey oluyor herhalde. Kız mavi gözlü hanıma bir şeyler söylüyor. Bu bir açıklama evet. Aman Allah'ım evlilik programı izliyorum ben. Kadın kızı bağzı ahlak dışı şeyler yapmakla suçlarken zavallıcık "o işin aslında öyle olmadığını böyleyken böyle olduğunu, şundan dolayı şöyle şeylerin geliştiğini...." falan filan anlatıyor. Ben mavi gözlü hanımın alevli öfkesinden o kızcağızın hiçbir yakınlığı olmayan birine hayatını açıklıyor olması arasında şaşkınlık içinde gidip geliyorum. Ve aklımda tek bir soru var, sahiden insanlar bu programları şaşırmadan izliyorlar mı? Bütün bunlar bir süre sonra normal gelmeye başlıyor mu? Kimseyi seçimlerinden dolayı yargıladığım yok benim derdim kendimle aslında. Herkes her şeyi normalleştirirken ben gazete okurken, twitter'da yapılan açıklamalara bakarken, facebook ya da instagramda dolaşırken neden sürekli şaşkınlık denizinde yüzüyorum.
"Saçmalamayı bırak da çorbanı iç" diyorum. "Kulaklarını kapa, çorbanı iç ve git Dostoyevski'ni oku. Dışarıda bırak dünyayı zira gerçekten artık iyice zıvanadan çıktın sen." Çorba çok güzel ama benim ağzımın tadı kaçtı bir kez. "Ben" diyorum "ne zaman 'olur olur hepsi düzelir' diyen biri olmayı başaracağım acaba?" Bütün ülke, kocamaaaan bir ülke normal normal yaşamaya devam ediyorsa, artık hiçbir şey tuhaf ve her şey kabul edilebilir olduysa... Bak şimdi 38 günlük bir bebeğe cinsel istismarda bulunuldu bu ülkede. Bebek yahu. 38 günlük. Ve ülkenin bu haber karşısında aklını oynatması gerekiyorken bir kaç insandan ses çıktı. Ve hemen ertesinde ise şu haber, "14 yaşındaki kıza tecavüz eden 18 yaşındaki bilmem kimin cezası "saygın tutum" nedeniyle 7,5 yıla indirildi." Şu ana dek aklımı oynatmamışsam bile az kaldı, gerçekten.
Mavi gözlü kadın hayat memat meselesi ettiği genç kızın birkaç erkekle görüşmüş olmasını yine ağzından ejderha alevleri çıkararak anlatıyor. Yemin ediyorum ağlayasım geliyor bu insanlara baktıkça. Kumandayı alıp haberlere geçiyorum. Ah ah ah... Bir şiir geliveriyor aklıma... Hay Allah nereden geldiyse....
"Dostum, dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe" *
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe" *
* Hasan Hüseyin Korkmazgil
Resim: Gürbüz Doğan Ekşioğlu
Ayşe Arman'da son köşe yazısında bu vahşeti anlatmış..Ne diyelim ''Allah belanızı versin cinsel istismarcılar''
YanıtlaSilBen de televizyonda bir kanala en çok bir dakika tahammül edebiliyorum, buna tek istisna euronews. Diğer kanallardaki habercilik ve televizyonculuk hatalarına eksiklikleri hiç tahammül edemiyorum. Tv'a biri çıkıyor, ismi var açıklaması yok. Ben herkesi tanımak zorunda mıyım, adamın temsil ettiği partiyi, gazeteyi ezberlemem mi gerekiyor? Mesleğini tahmin mi edeyim? Belgesel kanalları var mesela, eskiden onlara bakardım, onlar bile fazla yavaş geliyor artık.
YanıtlaSilEvlenme ve yemekteyiz programlarının insanları nasıl yozlaştırdığını gözlerimle gördüm. Muhafazakar kesim zaten flört etmeyi bilmezdi şimdi iyicene çirkinleşti. Beni kahve içmeye davet edip, daha masaya oturmadan malını mülkünü sayan gördüm dehşet içinde.
Peh.
İnsanoğlunun en değerli varlığı utanma duygusuydu ve hala da öyle. Peygamber'imiz "utanmıyorsan dilediğini yap" buyurarak Ahlaklı yaşamın altını çizmişti, ne de güzel yapmıştı. İnsan ne Zaman ahlakını kaybetti o Zaman her şeyini kaybetti. İnsallah en kısa zamanda bu değerli hazineyi yeniden buluruz. Bulamazsak kayboluruz..
YanıtlaSilOkuduğum en mükemmel makalelerden tebrik ediyorum. Böyle farkındalık yaratmanız çok güzel olmuş.
YanıtlaSil