Bazılarımız, hiç bir şeyin asla değişmeyeceğinde ısrar eden adam ve kadınların aksine, hayatlarımız ne kadar aynılıkla dolu görünse de, bir şeyleri değiştirmek konusunda inatçıyız. Ve bu yüzden değiştiremediğimiz dünyaya karşın kendi hayatlarımızdaki parçaların sürekli yerini değiştirip duruyoruz. Aslında belki de şikayetçi olduğumuz asıl şey kendimiz olmaktan sıkılıyor olmamızdır. Ne kadar istesek de kökleşmiş bazı şeyleri bir türlü değiştiremiyor oluşumuzdur bizi böylesi bunaltan. Sigarayı bir türlü bırakamayışımız, o berbat patronumuzun yüzüne karşı tükürükler saçan bir konuşma yapıp kapıyı vurup çıkamıyor olmamız, aynı sokakta aynı insanlarla aynı konuşmaları yapmamız ve daha buna benzer bir çok şeyin bizi tıpkı bir çivi gibi yerimize çakmış olmasından çok ama çok bunalmış olmamızdır ya da...
İşte sırf bu yüzden bazılarımız kendimize değişmemiz gerektiğini anımsatan küçük işaretlere ihtiyaç duyuyoruz. Cep telefonumuzun melodisinden evdeki koltuklara kadar her şeyin yerini değişitiriyor böylece o sıkıcı hayatlarımızın bir ölçüde başka bir hayata dönüşmüş olduğu yanılsamasını yaşamak istiyoruz. Bunda kötü bir şey yok. Eğer böyle yapmazsak bir gün yataklarımızda böcek olarak uyanacağımız korkusunu taşıyoruz çünkü.
Belki de sırf korkak olduğumuz için ya da korkaklık demeyelim de zorunlu olduğumuz için değiştiremediğimiz hayatlarımızda bir parçacık avunma yöntemidir bu küçük değişiklikler. Bu yüzdendir belki kadınların saçlarının renkten renge, şekilden şekile girmesi. Ve yine bu yüzdendir belki her gün aynı evraklara aynı işlemleri yapan o adamların sürekli masalarının yer değiştirmeleri. Başka biri olmaktan, başka bir hayatı yaşamaktan yoksun kalmış bu adam ve kadınların zamanında kurdukları hayalleri artık asla gerçekleştiremeyeceklerini bildikleri içindir bütün bunlar.
Fotoğraf: Life
Bugün "yarın" için- ki hep yarın umuttur- adım adım küçük şeyleri değiştirmeli demiştim ve evet sembolik... servisten inmeyle başladım .. ve yarın servisle okula gitmeyeceğim dedim. Sonra kahve içtiğim okulun bir köşesini.. es geçeceğim dedim. geçeceğim.böyle devam ettimmmmm... edeceğim... konuştuğum insanlara geldim en sonunda.. orda takıldım. onları değiştirmeyeceğim.. yalnızca "yalnız" kalacağım... yarın için:)
YanıtlaSilBir sabah devcileyin bir böceğe dönüşen Gregor Samsa'nın hikayesini anlatan Değişim romanı bazı kaynaklarca da Dönüşüm olarak çevrildi. Bunun üzerine uzun uzadıya düşündüm. sonunda şu karara vardım: Değişim sadece kendisini değil, etrafındaki ilişkileri de yeniden tanımlamayı anlatırken, dönüşüm bir halden başka bir hale geçişi anlatır. Dönüşüm bireysel, değişim ise toplumsal bir durum. Bu yüzden değişim evresine geçildiğinde çoğunluğu sağlayan dönüşenler olacağız.
YanıtlaSilÇok beğendim, kelimelerine sağlık:)
KARÖSHİ'M: Çok şeyi değiştirebiliyoruz da birden kesip atamıyoruz insanları. Aslında atmamalı da. Onlarla birlikte değişmeye çalışmalı lakin bazısı aynılıkta ısrarcı ve aynılıkta rahatlar Ne yapmalı bilmem ki?
YanıtlaSilARZU_SU: Aslında tüm değişim ve dönüşümler uzak ya da yakın çevreyi etkiliyor sanıyorum. başta biz olmak üzere bizimle ilişkili herşeyi ya da herkesi...
:) güzel yazmışsın, eline sağlık..
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
YanıtlaSilÇalışma masamda okuma lambamın yerine kalemliğimi, kalemliğimin yerine çok sevdiğim ''Cunda'' biblomu, Cunda biblomun yerine, şu an okuduğum kitabı, şu an okuduğum kitabın yerine bozukluk paralarımı, bozukluk paralarımın yerine okuma ışığını koydum... Eeee? Hepsinin yeri değişti sözde... Birkaç saat sonra yine hepsi aynı yerindeydi... Değişimden bile sıkılıyor ademoğlu ve havvakızı... Ama olmasa değişim... Evet olmasa uyandığımızda böcek olma ihtimalimiz var;-)
YanıtlaSilçok beğendim, kalemine sağlık...
Eğer eşyanın yerini değiştirmek içsel birşeyleri değiştiriyor olduğunun simgesi ise anlam taşıyor galiba. bizler yaşadığımız hayattan asla tatmin olmuyoruz ve bu yüzden kendimizde dahil her şeyi değiştirmek istiyoruz. Ne kadar başarıyoruz Tanrı bilir :)
YanıtlaSil